Yâ Ali bin devene!

A -
A +

Sevgili Peygamberimiz, Aliyyül Mürtezâ'yı yanına çağırdı bir gün. Hazret-i Ali koştu huzura. - Buyur yâ Resulallah. - Yâ Alî, bin devene! Yemen'e kadı olarak gideceksin. - Başüstüne yâ Resulallah. Ancak bu vazifeye kendimi ehil görmüyorum henüz. - Neden yâ Ali? - Çünkü henüz çok gencim. Bilgim de kâfi değil. Resûlullah Efendimiz, mübârek elleriyle hazret-i Ali'nin göğsünü sıvazlayıp dua buyurdular: - Yâ Rabbî, sen Alî'ye ilim ve hikmet ver. Onu bu vazifesinde dirayetli eyle. Sonra, - Haydi git yâ Alî! buyurdular. Yemen halkı seni bekliyor. Yemen'e varmadan önce bir tepe üzerinden geçeceksin. Zirveye vardığında nidâ et ki: "Ey ağaçlar! Ey taşlar! Resulullahın size selamları var! Başüstüne yâ Resulallah! Hazret-i Ali, - Başüstüne deyip çıktı yola. O tepe üzerine geldiğinde durdu ve nida etti: - Ey ağaçlar! Ey taşlar! Resulullahın size selamları var! O anda bir uğultu koptu dağda. Ne kadar taş ve ağaç varsa hep birden selama cevap verdiler. - Aleyküm selaaam! Kâfirler bu kerameti görüp toptan iman ettiler. *** Yine bir savaşta, hazret-i Ali'nin ayağına bir ok saplanmıştı. Ne kadar uğraştılarsa da çıkaramadılar. Sonunda cerrah geldi. Vaziyeti görünce işin ciddiyetini anlayıp söyledi fikrini. - Yâ Ali, kolaylıkla çıkmaz bu ok. - Neden? - Çünkü kemiğe saplanmış. - Peki ne yapacağız? - Bayıltmamız lazım sizi. Çünkü ok kemiğe fazla girmiş. Bayıltmadan çekersek dayanamazsınız. Hz. Ali razı olmadı - Hayır, bayıltmaya lüzum yok. - Ama dayanamazsınız acısına. - Dayanırım. - Nasıl dayanacaksınız? - Kolay. Biraz bekleyin. Şimdi ezân okunur. Ben namaza durunca çekip çıkarırsınız. Az sonra ezan okundu. Hazret-i Ali namaza durunca, cerrâh neşter vurup yardı ayağını. Oku kemik içinden çekip çıkardı ve sardı yarasını. Selam vermeden bitmişti ameliyat. Hazret-i Ali selam verince sordu: - Ne oldu, yoksa çıkarmadın mı oku hâlâ? Cerrâh, şaşkın gözlerle baktı Mürtezâya. - Çıkardım, farketmediniz mi? Buyurdu ki: - Hayır, zerre kadar bir acı hissetmedim.