Yalan, dedikodu, iftira!..

A -
A +

Peygamberliğin ilk yıllarıydı. İnsanların tek tek Müslüman olmaları, Mekkeli müşrikleri rahatsız ediyordu. Bu yüzden Efendimizi kimse görmemeli, dinlememeliydi. Onun için etrafına görünmez duvarlar çekiyor, Onu diğer insanlardan tecrit etmeye çalışıyorlardı. Nasıl mı? Kolay. Yalan, iftira, dedikodu. Bunlar ne güne duruyordu. Mekke'ye bir yabancı gelmeyegörsün. Hemen etrafını sarıp, kıskaca alırlardı garibi. Efendimiz hakkında olmadık şeyler söyler, onunla görüşmesine mani olurlardı. İftirada hudut tanımazlardı üstelik. Tekrardan da. Aman, dikkatli ol! Tufeyl bin Amr da kıskaca aldıklarından biriydi işte. Halbuki o, Arap lisanının ustalarındandı. Şairdi sonra. Onu Mekke'de görünce etrafını sardılar bir anda. - Aman ha, dikkali ol! - Hayrola, neye dikkat edeyim? - Hani hatırlar mısın? Abdülmuttalib'in bir yetimi vardı. - Muhammedül emin mi? - Evet ya. işte O. - N'olmuş ona? - Peygamber olduğunu söylüyor. Şaşırdın değil mi? Tufeyl cevap vermedi. Onlar devam ettiler: Onu göreyim deme - İkilik soktu aramıza. Baba ile oğulu, karı ile kocayı birbirine düşürdü. Kardeşi kardeşe düşman etti. Ve eklediler: - Sen sen ol, onu göreyim deme sakın. Karşılaşırsan yolunu değiştir. Yoksa... - Evet yoksa? - Sihrine kapılırsın. Sözleri büyüler seni de. - N'apayım peki? - Uzaklaş buradan. Terket Mekke'yi. Bunları söyleyenler sıradan kimseler de değildi hani. Kureyş'in en seçkin insanlarıydı. Tufeyl şaşkın ve tedirgindi bu yüzden. Ve verdi kararını: "Şayet Onunla karşılaşırsa konuşmyacak, bir şey söylerse cevap vermeyecekti." Kulaklarına pamuk tıkayıp çıktı evden. Beytullah'a gidiyordu...