Sultân Mahmûd Gaznevî, Semerkant'a savaşa gidiyordu. Harkan'a yakın geldiğinde, "Ebül Hasan-ı Harkânî" adındaki büyük velîyi ziyaret edip, zafer için dua istedi. Büyük Velî dua etti: - Allahü teala muvaffak eylesin. Sonra, hırkasını çıkarıp ona uzattı. - Bunu al. Savaşta lazım olur. Sultan Mahmud, büyük velînin elini öpüp ayrıldı. Ordunun başına geçip Semenkant'a vardı. Düşman ordusu gerçekten çok kalabalıktı. İçini korku sardı. Derhal attan inip secdeye kapandı. O hırkayı vesile edip yalvardı: - Yâ Rabbî, bu hırka sâhibinin hürmetine bizi muvaffak eyle! Başını secdeden kaldırdığında müthiş bir kasırganın koptuğunu gördü. Dua kabul olmuştu bir anda toz duman oldu her yer. Dost düşman seçilmez olmuştu. Bu hengâmede kâfirler birbirlerini kırdılar. Savaş meydanı düşman ölüleriyle doldu. Evet, dua kabul olmuş, Sultan Mahmud galip gelmişti. ??? Bir gün, Ebül Hasan Harkânî hazretlerinden nasihat istediler. - "Dua alın" buyurdu. - Kimin duasını alalım? - Muhtaç olan herkesin. Hele anne baba muhtâçsa, onlara hizmet etmek, ulu bir devlettir. Ve şunu anlattı: Kardeşin kârlı çıktı Vaktiyle iki kardeş ve bunların hizmete muhtaç yaşlı bir anneleri vardı. Her gece biri, sıra ile hizmetini görürlerdi. Biri ona hizmet ederken, diğeri ibadet yapardı. Bir gece, ibadet eden kardeşi, ibadetten çok zevk aldı. Rica etti kardeşine: - Bu gece de annemin hizmetine sen bakar mısın? - Tabii, hayhay! Kardeşi annesinin hizmetini görürken, o bütün gece ibadet etti. Sabaha doğru uyku bastırdı. Rüyasında şöyle denildi kendisine: - Ey filan! Kardeşin kârlı çıktı bu işte ve bütün günahları bağışlandı. Sen de, kardeşinin hürmetine affedildin. Genç adam merak etmişti. Sordu hemen: - Peki, hikmeti nedir bunun? Dendi ki: - Allahü tealanın, sizin ibadetinize ihtiyacı yoktur. Ama anneniz, sizin hizmetinize muhtaç. Ona hizmet etmek, nafile ibadetten daha sevaptır.