Uluslararası piyasalar, dünyada anormal şekilde yükselen petrol fiyatları, ikiz açık veren ABD ekonomisinin sağlıklı işlemesi için FED'in faiz artırımlarına devam etmesi, AB bölgesinde üst üste gelen siyasi ve ekonomik krizler global piyasalarda fiyatlandırılıyordu. Petrol ithal eden ülkelerin ekonomilerinde, özellikle Çin ve Hindistan gibi nüfusu yoğun ülkelerden gelen talep ve dünyayı saran terör tehdidinin bahane edilerek petrolun varilinin 70 doları aşması, ciddi açıklara yolaçtı. Dünyada artan fiyatlara rağmen, petrol ihraç eden ABD'nin ekonomisindeki ikiz açıkların gittikçe büyümesi ve bu açıkların dış finansman ihtiyacı sonucu FED faiz artırımlarına devam etti. Bir taraftan meselelerle boğuşan Avrupa'nın, yılın ilk aylarında AB bütçesinde anlaşma sağlayamaması ve Almanya'nın erken seçim belirsizliği, euroyu diğer para birimleri karşısında zayıf bıraktı. Avrupa'da, Almanya hariç, diğer ülke ekonomilerindeki dış ticaret açıkları gittikçe baş ağrıtmaya başlamıştı. Problemlerin her geçen gün ağırlaşmasıyla geçen Ağustos ayının sonuna kadar Avrupa ve ABD borsaları düşmeye devam etti. Eylül başında petrol fiyatlarındaki düşüş eğilimi, dünya borsalarının toparlanmasını sağladı. Yıl sonuna doğru ABD ekonomisindeki iyileşme belirtileri üzerine FED'in faiz artırımlarına ara verebileceğini açıklaması, Almanya seçimlerinden sonra hükümetin kurulması, AB bütçesi üzerinde anlaşmaya varılması uluslararası yatırımcılarca olumlu karşılandı. Yıl sonuna doğru borsalara ilgi arttı. Dünya borsaları 2005 yılının içinde gördüğü en yüksek değerlere yakın seviyelerden kapandı. Yurt içi piyasalar Yurt dışındaki piyasaların dalgalanmalarına ve 70 dolarları bulan petrol fiyatlarına rağmen yurt içi piyasaları etkilenmeden olumlu seyrini sürdürebildi. Siyasi ve ekonomik istikrarın yanı sıra AB, IMF beklentileri Türkiye piyasalarının olumlu seyrini sağladı. Siyasi irade, sıkı bir para politikasının yanı sıra AB yolunda emin adımlarla ilerlenmesi oldu. Her yeni gün ülkeye yeni bir yabancı yatırımcı geldi. Önce uluslararası piyasalarda eurobontlarda Türk tahvillerine gelen alımlar yurt içinde spot piyasaya sıçradı. Gelen her cent döviz, faizlerin düşmesine yolaçarken diğer taraftan YTL'nin değerlenmesini sağladı. Bu da faiz oranlarında beklenenin üzerinde olumlu etki yaparken, ülkenin borçlanma kalitesini artırdı. 30 yıl vadeli hazine bonoları ihraç eder duruma geldik. Ülkeye önce sıcak parayla gelen yabancı yatırımcı, 3 Ekim tarihinden sonra özelleştirmeler, şirket satın almalar veya şirket evlilikleri yoluyla doğrudan sermayeyle giriş yapmaya başladı. Yabancı yatırımcının ilgisi sadece para piyasalarına olmadı; tabii ki İMKB de bu ilgiden fazlasıyla nasibini aldı. İMKB'de yabancı yatırımcının payı % 70 seviyelerine kadar yükseldi. 2004 yılında başlayarak 2005 yılının son gününe kadar süren yabancı ilgisi inşallah bu yıl ve önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Çünkü önümüzde cari açık, iç ve dış borç, denk bütçe, tek haneli faiz gibi daha uzun bir yolumuz var. Bütün bunları gercekleştirebilmemiz için yabancı ilgisinin artarak devam etmesi gerekiyor.