Buğday tarlalarımızın hasat zamanına kadar korunması

Sesli Dinle
A -
A +
“Feridun Ağabey, biliyorsunuz Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesi üzerine dünyada tahıl sorunu baş gösterdi. Bunların başında da buğday yetersizliği başı çekiyor. Gerçekten artık buğday stratejik ürünlerin başında gelebilir...
 
Ülkemiz de yıllar yılı dünyada kendi kendine yeten ülkeler arasında iken buğday konusunda da dışarıdan buğday ithal edecek duruma gelmiş hâldedir. Şimdi de havaların ısınmasıyla baş gösteren buğday tarlalarındaki yangınlar bizi çok üzmekte çok endişeye sevk etmektedir.
 
Trakya’da olsun, Güneydoğu’da olsun çıkan yangınlar orman yangınları gibi yüreğimizi dağlamaktadır.
 
Tabii ki herkes gibi bizim de aklımıza bu yangınlar tesadüfen mi çıkıyor, elektrik direklerinden mi çıkıyor, yoksa kötü niyetli birileri mi yakıyor? Soruları gelmektedir. Bir keresinde de haberlerde dinlemiştim. Adam hasmının tarlasını ateşe vermişti. Bir insan hasmına kızıyorum diye ona zarar veriyorum diye insanların sofralarında yiyeceği ekmeğe nasıl kastedebilir? Bu nasıl bir sorumsuzluktur!..
 
Geçende de Gaziantep'te buğday ekili tarlada çıkan yangında 15 bin dönüm alan yanmıştı... Ama bazen yangınların gece çıkıyor olması, bazen buğday tarlalarının yerleşim yerinden uzakta olması hatta arazinin yakından yol filan geçmemesine rağmen buralarda gece yangın çıkıyor olması ister istemez akla bu endişeleri getirmektedir...
 
Yine gazetelerde okuduğumuz haberlere göre yangınların gerilim hatlarından çıkan kıvılcımlar sebebiyle olduğu iddialarına bunun teknik olarak mümkün olabileceğini ama yangınlarda bu etki ne kadar vardır o konuda yorum yapmak doğru olmaz” denilmektedir...
 
Bütün bu bilgilerden yola çıkarak bir vatandaş olarak sizin aracılığınızla yetkililerin en azından hasat zamanına kadar buğday tarlalarının korunma işini sadece çiftçiye bırakmayıp devlet olarak ilave tedbirlere de başvurulmasını arz ve talep ediyorum. Buğday tarlalarında olası yangın ihtimaline göre yangın çıktığında itfaiyenin gelme sürecinde gerek tarla sahibinin gerek çevredeki insanların yangına müdahale edebileceği bir yapılanmaya da geçilmesi önem arz etmektedir. Bir iş yeri kurulurken bir fabrika açılırken yangın yönetmeliğine uygun olup olmadığı kontrol edildiği gibi uçsuz bucaksız tarlalarımızın da bu şekilde belirli noktalarda yangına müdahale edebilecek sistemlerle donatılması gerekir diye düşünüyorum. Saygılarımla...
     Hakan Sağıroğlu-Konya

“Niye böyle bilemiyorum?”

“Feridun Ağabey, Türkiye'deki her aileye içinde evi olan ortalama 500 m2 arazi verilse, ülke topraklarının neredeyse sadece Konya kadar bir kısmını kaplıyormuş. Böyleyken insanlar neden keşmekeş şehirlerde, balık istifi apartmanlarda yaşıyor, yaşıyoruz bilmiyorum.
Yine yılda bir kez ve 10 veya 15 gün tatile gitme imkânı olan insanların, normal nüfusu 100 bin civarında iken, tatil sezonunda 1,5 milyon olan ilçelere niye akın ediyorlar onu da bilmiyorum. Dünyanın yeri mi bitti, ekmeği, suyu, havası mı tükendi?” diyen Bahri Fidan isimli okuyucumuz, bu sözlerinizle galiba espri yapmak istiyorsunuz. Yok eğer espri değil de aklınız almadığı için soruyorsanız burada insanlar sadece evde oturmak için bir araya gelmiyorlar. Bu işin eğitimi var, sağlığı var, ticareti var, ekonomisi var sosyal hayatı var kısaca... İnsanlar bu hayatın bir parçası olarak bir araya geliyorlar... Yoksa bir ağaç diker gibi herkesi ülke topraklarına yaymaya kalkarsak tabii ki uçsuz bucaksız bozkırlarda nice araziler mevcuttur... Yine aynı şekilde herkesin tatilde tatil beldesine gitmesinin sebebi de gidilecek yeri adı üstünde tatil beldesi olduğu içindir... Marmaris’te veya Kaz Dağları’nda denize girmek yerine tatile tutup da Ankara’nın Elmadağ’ına ne bileyim Çorum’un Kösedağ’ına gitmek tatile gitmek değil olsa olsa memlekete gitmek olur... Buna rağmen biz yine de sizin söyleminizi espri olarak değerlendiriyoruz... Selamlar. F.A.
 
 
Bana sadece yalnızlık kaldı...
 
Feridun Ağabey, yalnızlık üzerine hiç yazınızı okumadım... Ama ben yalnızlığın içinde yüzen bir okuyucunuzum... Öyle ki kalabalıklar içinde bile yalnızım... Çünkü hayallerim beklentilerim hiçbir şekilde gerçekleşmedi... Bütün kapılar birer birer kapandı yüzüme... Uçsuz bucaksız bozkırlara sürdü yolculuğum... Yüreğimi verdim ama para etmedi... Hayatım bir roman gibi başlayıp tatsız bir film gibi sürüp gitti... Kime derdimi söylesem boynunu eğdi, dudağını büktü... Beni derdimle baş başa bıraktı... Sevdim ama kimseye söyleyemedim... Sevdiğim beni bıraktı gitti... Sevdiğimi bile öğrenemedi... Bana sadece yalnızlık kaldı...
     Rumuz: Kenan...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.