Feridun Ağabey, enflasyon ile mücadelenin bir ayağı olan piyasa fiyatlarının kontrol altına alınamadığıyla ilgili şikâyetler üzerine soralım. Dolar fiyatı mı artıyor? Akaryakıt mı artıyor? Asgari ücret mi artıyor? Emeklilere zam mı geldi? Fakat bu halkın ekmeğini çalan güruh hemen kendine ve malın çeşidine göre bir bahane uyduruyor... Biz yumurta fiyatının neden arttığını bakanlığa şikâyet eder iken hemen “hastalık geldi böyle oldu” diyerek kafadan zamlar yapılıyor. Tarım Bakanlığı bile isyanlarda... Piyasada almış olduğunuz ürünlerin %90’ı böyle. Aracınızı tamir ettirecek olsanız bir parça alıyorsunuz. “Yahu geçen ay aynı ürün şu kadar fiyat idi, şimdi ne oldu?” dediğinizde satıcı “bize de böyle geliyor” diyor. Yumurtacı “biz de koliyi bu fiyattan alıyoruz” diyor. Bir de aynı ürünün değişik fiyat versiyonları ile boğuşuyorsunuz. Örnek olarak aynı marka aynı miktar ürün bir yerde 275 lira iken diğer yerde çok rahat 350 liraya satılabiliyor. Kimse de bu konuya bir çözüm üretemiyor. El insaf, biz nasıl bu hâle geldik? Bu ne feyilsizlik? Bu ne doymazlık? Bu ne kanaatsizlik arkadaş? Bu şekilde olursa bu fiyatlar nasıl düşecek? Her şey kanun zoruyla mı olacak? Biraz kanaat yok mu? Biraz Allah korkusu, biraz vicdan nerede emin Müslüman?..
Erol Bağlı-Korkuteli
Feridun Ağabey, kimseler dile getirmiyor ama çocuklarımızı bekleyen ciddi sosyal sorunla karşı karşıyayız. Biz aileler bu sorunla başa çıkmakta zorlanıyoruz. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Sosyal medya ile öyle bir mobbing uygulanıyor ki, televizyonlardaki birçok dizi öyle rol modeller ortaya çıkarıyor ki bunların etkisiyle gençlerimiz evimizde yaşaya da bize ait olmaktan hızla uzaklaşıyor... Okulda sınıf arkadaşlığından söz etmiyorum... Arkadaşı olmayan dostu olmayan özellikle lise çağındaki kız çocuklarını çevresindekiler dışlar oldu. “Senin arkadaşın yok mu?” diye küçümseyenler mi ararsın alay edenler mi? Küçük düşürücü sataşmalara maruz kalıyor çocuklar. Herkesin şen şakrak(!) gezdiği ortamlarda bir genç kızın tek başına kalması ve bunu tek başına iradesiyle aşabilmesi bu baskılara karşı direnebilmesi mümkün mü veya ne kadar mümkün?
Herkes “bu gençler niye böyle?” diyor ama çocukları böyle zorlayan sosyal çevreden ve gençler arasındaki bu baskılardan kimseler söz etmiyor. Ne eğitimciler farkında ne sosyologlar ne yetkililer buna dikkat çekiyor? Daha enteresanı bilerek bilmeyerek bir algı oluşturuyor. Bu da gençlerin özgür bırakılması algısı. Gençleri özgür bırakın diye diye anne babanın elinden alıyorlar. Biz çocuklarımıza karışamaz hâle geldik. Tamam kimse özgür olmasın demiyor ki ama özgür olsun diyerek bizim karışamadığınız öz çocuklarımızı sokak mı yetiştirecek? Ne idüğü belirsiz arkadaşlıklar arasında savrulup giden bu çocuklara niçin kimse acımıyor? Niçin kimse farkında olmuyor? Biz kendi öz evladımıza geç geldiğinde “nerede kaldın?” diye soramaz hâle geldik. Buradan yetkililere sesleniyorum: Allah rızası için bir anne olarak bir baba olarak oturup şu ekranlarda yayınlanan dizilere bir bakın. Bir girin sosyal medyada paylaşılanları görün. Birçoğu aile ortamını hedef almış vaziyette. Ne olur ekonomik sorun tamam pahalılıktan canımız yanıyor ama daha acısı çocuklarımız göz göre göre elden gidiyor, onlara sahip çıkacak ailelerin çocuklarına kavuşacağı bir şeyler yapın ne olur!..
Rumuz “bir anne”
“Gün geçtikçe paçoz, lümpen, banal kimse sayısı artıyor. Estetik, hijyen, sağlık kavramları iyice unutuldu. Nezaket kalmadı. Son 40 yılda 20 farklı meskende ki (Edirne, Tokat, Manisa, Bolu, Artvin, Lefkoşa, Girne, Zonguldak, Ankara) kiracı ya da konut sahibi olarak ikamet ettim.
Hemen tüm binalarda daire girişine leş gibi kokan ayakkabılarını, çöp atıklarını koyan insanlarla karşılaştım. Bunun yanlış olduğunu, dine, ahlaka, medeniyete uymadığını izah etmeye çalıştım. Lakin bir sonuç alamadım. Modern plazalara, rezidanslara, villalara taşınan, okumuş, diplomalı insanlarımız bile kabile alışkanlığından sıyrılamadı. Şu anda epey varlıklı insanların ikamet ettiği bir apartmanda yaşıyorum. Her ailenin evi, yazlığı, arabası, karavanı vb. var. Ama ne enteresandır ki 16 dairenin kapı önünde de bolca ayakkabı sıralanıyor. Merdiven boşlukları kokarca gibi oluyor bazen. Ortak alanlara eşya bırakmak hukuken de yasak ama kaale alan yok. Bir de yeni yetme çocukların elinde sıklıkla e-Sigara cihazları görüyorum. Âdeta nargile gibi çalışan bu aygıtlar taze bünyeleri kansere doğru itiyor. Ana babaların çoğunun evladından haberi yok. Bu konuyu da anne babalara hatırlatmış olayım."
Ali Özdemir
Eğer herşey insanların vicdanına bırakılsaydı devlet diye birşey olmazdı. Herşey kanun zoruyla olmalı ve takip edilmelidir. Devlet mefhumu sadece komünizmde yoktur.
Erol Bağlı'nın sözüne hak vermemek elde değil, bir markette markalı paketli çikolatayı 23 TL'ye aldım, aynı gün başka markette fiyatının 40 TL olduğunu bizzat gözlerimle gördüm, bu kadar bir fiyat farkının açıklaması kesinlikle olamaz, hadi sen de 25 TL'ye sat, ya da 27 TL'ye sat, 40 TL nedir yahu?