Dün Meral Akşener aynen şöyle dedi:
"Buradan söz veriyoruz. 14 Mayıs’tan sonra milletimizin sandıktan uğurlayacağı Recep Bey ve arkadaşlarına adil davranacağımıza söz veriyoruz. Bu memleketin milyonlarca mazlumu gibi onlar için de adaleti sağlayacağımıza söz veriyoruz. Buna çok ihtiyaçları olacağını da biliyoruz."
Bu sözler ne anlama geliyor? Sayın Erdoğan’ı yargılayacaklar. Bunun başka anlamı yok. Şimdi sorsan, “Öyle demek istemedi” diyecekler. Peki amacınız ne? Kastınız ne?
Galiba geçmişte Menderes’e yapılanlar kesmedi. Erdoğan’a kelepçe takmak istiyorlar!..
17/25 Aralık’ta bunun aynısını FETÖ de istiyordu. Uyduruk iddialarla herkesi içeri atmak derdindeler.
Köprü yapalım, yol yapalım gibi amaçları yok. Enflasyon düşsün demiyorlar. Milleti rahat ettiririz diye planları yok. Sürekli yargılama, içeri atma, mahkeme dışında tek bir iddiaları yok. Olamaz da...
Allah aşkına sizin derdiniz ne? Menderes’e yapılanlardan ders almadınız mı?
8 Haziran 2015’te de aynı sözleri Selahattin Demirtaş demişti: “Korkmanıza gerek yok, sizi adil yargılayacağız.”
HDP de, İyi Parti de, CHP de aynı şeyleri söylüyor. Millet bunları görsün. Kitleler hâlinde herkesi yargılayacaklar. Muhafazakâr, milliyetçi, dindar herkesi içeri atmanın derdindeler.
Buna en iyi cevabı 14 Mayıs’ta millet verecektir...
Macron ayrı telden çalıyor
Geçen hafta Fransa Devlet Başkanı Macron şöyle dedi: “Amerika'nın ritmi ile Çin'in aşırı tepkilerine adapte olmak gerektiğini düşünmek büyük bir hatadır.”
Almanya’dan da buna cevap geldi. Otomobil tedarikçisi Webasto'nun genel müdürü Holger Engelmann, "Eğer Çin olmazsa, Almanya'daki refahımız düşer"
değerlendirmesinde bulundu. Çin'de bulunan 11 fabrikada üretim yapan Webasto, kârının üçte birinden fazlasını da Çin pazarından elde ediyor. (DW Türkçe)
İki farklı açıklama. Biri Çin’le aramıza mesafe koyalım diyor, diğeri Çin bizim vazgeçilmezimiz beyanında bulunuyor.
ING Almanya'nın başekonomisti Carsten Brzeski, DW'ye yaptığı değerlendirmede, "Üretimimizde kullandığımız ham madde ve parçalar, yani ön ürünler konusunda Çin'e bağımlılığımız aşırı derecede yüksek. Ayrıca bizim Çin'e olan bağımlılığımız, örneğin ABD ve Fransa'nın Çin'e olan bağımlılığından çok daha yüksek" diyor.
Diğer yandan çok sayıda Çinli şirket ve yatırımcı da Alman şirketlerini devralma veya hisselerini satın alma vasıtasıyla Alman ekonomisinin bir parçası hâline geliyor. Örneğin 2016 yılında endüstriyel robot üretimi konusunda bir dünya devi olan Kuka'nın Çinli Midea şirketi tarafından satın alınması, büyük yankı uyandırmıştı. Ayrıca Mercedes-Benz'in en büyük hissedarları da Çinli: BAIC Grubu ve Li Shufu, Mercedes-Benz'in yüzde 10'ar hissesini elinde bulunduruyor. (DW Türkçe)
Alman ekonomisi Çin’e ciddi bağımlı. Ama ABD ve Fransa öyle değil. AB içinde iki zıt görüş var. Fransa daha bağımsız bir çizgi çiziyor. Macron Çin’in gelişiminden rahatsız.
Bakalım Macron’un dediği mi olacak yoksa Almanya’nın mı?