Üç maç, üç mağlubiyet!.. Hadi diyelim Beşiktaş ve Trabzon maçları kazaydı. Peki ya bu "Denizli"ye ne demeli?... Tam bir fiyasko. Ne telafisi var, ne de tedavisi... Yazık... 30 dakikada buharlaştı koca F.Bahçe... Doğan Seyfi ve Muzaffer bitiriverdi Fener'in işini. Tıpkı Pendik faciasındaki gibi. Şok... Fener kupada yok... Diyeceksiniz ki; "G.Saray da elendi bu kupadan"... İyi doğru da, onlar Şampiyonlar Ligi'nde, Fener nerede?.. Yazık... Tribünler suçlu arıyor. Bence önce sevgili Aziz Yıldırım şu sorunun cevabını vermeli: "Fenerbahçe Stadı'nı sırça köşk yapmak, F.Bahçeli'yi mutlu etmeye yeter mi?.." Kesinlikle hayır... Onlar Cimbom'un elindeki gibi büyük kupalar istiyor... Bizim tribün (basın tribünü) faturayı Mustafa Denizli'ye kesti. Bence insafsızlık ediyorlar. İkinci yarı tek kale oynayan Fener'de Andersson, Yusuf, Serhat mutlak pozisyonları gol yapamıyorsa, suç Denizli'nin mi?.. Hayır... Bence Denizli'nin bir tek suçu var; Beşiktaş ve Trabzon maçlarında S.O.S veren Ümit Özat, Serkan ve Mustafa Doğan'lı savunma için Rüştü'nün de olmadığı bir gecede tedbir almaması. Gecenin yıldızı Denizlispor'du. Özellikle Muzaffer, Doğan Seyfi ve ilk dakikada Yusuf'un kale çizgisinden mutlak golünü çıkaran Hakan Çimen... Sakıp Hoca'yı ve talebelerini bundan dolayı kutluyorum. Ama kaptanları Tolunay'ı da kınıyorum. Onun gibi entelektüel bir futbolcu, gerekçesi ne olursa olsun kontrollü olmasını bilmeli. Kalecisi Abdoulaye'ye Frank Bruno gibi acımasızca yumruklar indirmesini hazmedemedim. İnanıyorum ki; Tolunay da hazmedememiştir. Soyunma odasına gittiğinde yaptığı yanlışın ne kadar büyük olduğunu anlamıştır. Benim tanıdığım Tolunay özür dilemesini de bilir. Ondan beklenen budur.
