"At binenin, kılıç kuşananın" derler! Denizlispor, Malatyaspor ve F.Bahçe!.. Üç maç, üç galibiyet! Tesadüf mü, hayır!.. Analarının ak sütü gibi helal üst üste üç galibiyet... Hem de, Süper Lig'in dibinden yukarıya doğru "çekirge" değil, "Sergei Bubka" süperliğinde bir sıçrayışı!.. Helal olsun! Diyarbakırspor'daki bu değişimin adı, "Hüseyin Kalpar!" O, nereye giderse, orada bir hareket oluyor... Bir kıpırdanma, bir canlanma başlıyor. O da, iddialı kişiliğine rağmen büyük bir tevazuu içinde bu başarıyı tetikliyor. Helal olsun! Burada, Diyarbakırspor'un bundan önceki hocasının da kulaklarını çınlatalım... Hem de sevgili dostum Yılmaz Vural'a geçikmeli de olsa "geçmiş olsun" diyelim. Onun, şovlarını özledik... Ama, futbol o görsellikten çok sonuç istiyor. Çünkü, futbolda, firmalar ve formaların rengi artık değişiyor. Şovla, lafla, "zafer" kazanılmıyor... Yıldızların çokluğu da maç kazanmaya yetmiyor. Kazanmak için yüreğinizi, aklınızı ve yeteneğinizi ortaya koymanız gerekiyor. Bunu yapamadınız mı, adınız F.Bahçe de olsa fark etmiyor; Diyarbakırspor gibi Murat'ı olan, Celelattin'i olan biri çıkıyor, Duman ediyor sizi... Diyeceksiniz ki, "F.Bahçe, Diyarbakır'a 8 eksikle gitti! Oktay, Ogün, Uche, Rapaiç, Revivo, Mert Meriç ve Mustafa Doğan yok! Ne yapsın bu takım?"... Böyle düşünenlere, sorarım... F.Bahçe, 11'e 11 oynamadı mı Diyarbakırspor'la? Sayılar eşitti ama futbolları eşit değildi... Diyarbakırspor, oyun taktiği ve kalitesiyle ağır geldi F.Bahçe'ye... Çünkü, sarı kanaryalar, savunmada kontrolsüz, orta alanda tutuk ve forvette de kopuktu... Dünyanın en kuvvetli yapıştırıcısını da getirseniz, Andersson ile Serhat'ın kopukluğunu gideremezdiniz, dün... Nitekim, Serhat'ın şeref golü de tamamen kendi becerisiyle geldi. Sonra... Şu Yusuf'u hiç anlamıyorum. Bir adam, bu kadar yetenekli, bu kadar akıllı olacak ama ne aklını ne de yeteneğini kullanacak... Yazık!.. Bu genç ne yazık ki, sahip olduğu elmas madenini değirmen taşında haybeye öğütüyor. Bence F.Bahçe'de sadece Abdullah vardı... Ama ne onun koşusu, ne de Serhat'ın son dakika golü kurtaramadı F.Bahçe'yi... åDiyarbakır Duman etti "At binenin, kılıç kuşananın" derler! Denizlispor, Malatyaspor ve F.Bahçe!.. Üç maç, üç galibiyet! Tesadüf mü, hayır!.. Analarının ak sütü gibi helal üst üste üç galibiyet... Hem de, Süper Lig'in dibinden yukarıya doğru "çekirge" değil, "Sergei Bubka" süperliğinde bir sıçrayışı!.. Helal olsun! Diyarbakırspor'daki bu değişimin adı, "Hüseyin Kalpar!" O, nereye giderse, orada bir hareket oluyor... Bir kıpırdanma, bir canlanma başlıyor. O da, iddialı kişiliğine rağmen büyük bir tevazuu içinde bu başarıyı tetikliyor. Helal olsun! Burada, Diyarbakırspor'un bundan önceki hocasının da kulaklarını çınlatalım... Hem de sevgili dostum Yılmaz Vural'a geçikmeli de olsa "geçmiş olsun" diyelim. Onun, şovlarını özledik... Ama, futbol o görsellikten çok sonuç istiyor. Çünkü, futbolda, firmalar ve formaların rengi artık değişiyor. Şovla, lafla, "zafer" kazanılmıyor... Yıldızların çokluğu da maç kazanmaya yetmiyor. Kazanmak için yüreğinizi, aklınızı ve yeteneğinizi ortaya koymanız gerekiyor. Bunu yapamadınız mı, adınız F.Bahçe de olsa fark etmiyor; Diyarbakırspor gibi Murat'ı olan, Celelattin'i olan biri çıkıyor, Duman ediyor sizi... Diyeceksiniz ki, "F.Bahçe, Diyarbakır'a 8 eksikle gitti! Oktay, Ogün, Uche, Rapaiç, Revivo, Mert Meriç ve Mustafa Doğan yok! Ne yapsın bu takım?"... Böyle düşünenlere, sorarım... F.Bahçe, 11'e 11 oynamadı mı Diyarbakırspor'la? Sayılar eşitti ama futbolları eşit değildi... Diyarbakırspor, oyun taktiği ve kalitesiyle ağır geldi F.Bahçe'ye... Çünkü, sarı kanaryalar, savunmada kontrolsüz, orta alanda tutuk ve forvette de kopuktu... Dünyanın en kuvvetli yapıştırıcısını da getirseniz, Andersson ile Serhat'ın kopukluğunu gideremezdiniz, dün... Nitekim, Serhat'ın şeref golü de tamamen kendi becerisiyle geldi. Sonra... Şu Yusuf'u hiç anlamıyorum. Bir adam, bu kadar yetenekli, bu kadar akıllı olacak ama ne aklını ne de yeteneğini kullanacak... Yazık!.. Bu genç ne yazık ki, sahip olduğu elmas madenini değirmen taşında haybeye öğütüyor. Bence F.Bahçe'de sadece Abdullah vardı... Ama ne onun koşusu, ne de Serhat'ın son dakika golü kurtaramadı F.Bahçe'yi...