İçim içimi kemiriyor... Nasıl olur da, Mustafa Denizli'nin F.Bahçe'si, Şampiyonlar Ligi'nde, bu kadar kötü duruma düşer? Hadi, diyelim; Barcelona ve O.Lyon maçları; oyun olarak ne F.Bahçe'yi temsil ediyordu ne de Denizli'nin futbol dünyasını... Pekii, bu kara tablo neyin nesi? "Mustafa Denizli!" diyor, F.Bahçe'nin kara habercileri, "O, işi bilmiyor, şansı sayesinde geldi buraya... Şimdi kayaya tosladı, ötesi yok!" Dün de bugün de gülüp geçtim, onlara... Çünkü, benim inandığım Mustafa Denizli ve onun şekillendirdiği F.Bahçe; ne iddia edildiği kadar şanslı ne de bu kadar kolay pes edecek bir takım... Leverkusen maçını, F.Bahçe'nin şahlanış gecesi sayıp, o duygular içinde izledim... Eğer, Lüksemburglu hakem; Johnson'a gösterdiği haksız kırmızı karta Leverkusen'e 60 dakika 11'e 10 avantaj sağlamasa dünkü maç, inanın böyle bitmezdi. Bay Arena'da 4-4-2 tertibiyle oynayan rakibine karşı 3-5-2 düzeniyle çıkarmıştı F.Bahçe'yi Denizli... Amacı belliydi... Orta sahayı kalabalık tutup, rakibi çıkarmamak ve ne olursa olsun bir gol bulmaktı. O düşünce içinde baştan sona; çok diri, istekli, üstün ve kontrolü elden bırakmayan heyecanlı bir futbol oynadı. Baş aktör Revivo'yla daha maçın başında Lazetiç'in pasında mükemmel bir de gol buldu. O golden sonra Ali Akdeniz'in bir kafa vuruşu vardı ki, Butt'un son anda ayaklarıyla çıkardığı bu vuruş gol olsa, "Denizli ne yapıyor?" diyenlerin suratına tokat gibi inerdi... Ama, o el kalktı ve bu kez "Denizli kadar şanslı bir teknik adam görmedim!" diyenlerin suratında patladı. Kadrosunda Kirsten ve Neuville gibi Avrupa'nın en iyi forvetlerini bulunduran bir takıma karşı 60 dakikada 10 kişi kalmak mıydı şans? Yoksa, üst üste girilen pozisyonların sonuca yansımaması mıydı? Ya da ne bileyim, Leverkusen'in iki atakta iki gol bulması mı? Eğriye eğri, doğruya doğru... Denizli dün birazcık şanslı olsaydı, ilk yarıda Akdeniz'in, ikinci yarıda Revivo ve Abdullah'ın o vuruşları gol olurdu... Her şeye rağmen Denizli'nin bir şansı vardı, o da bence (!) muhaliflerinin hayâl bile edemediği Ali Akdeniz'i böyle bir maçta Andersson'a tercih edip oynatarak, kazanmasıydı. Bunun için sevinmeli F.Bahçeliler... Hem unutmayın, Şampiyonlar Ligi'nde geçen maçların görüntüsü zifiri karanlık da olsa, Süper Lig'de F.Bahçe'nin geleceği bir ayna gibi parlak olacaktır. Yalnız, bir ders de çıkaralım dün geceden... Lüksemburglu hakem Alain Hamer ve Fransız yardımcıları Bruno Faye ile Richard Delorme gibi maçı yönetenler ne kadar yanlış karar verirse versin, futbolcu ve tribünlere düşen şey sakin ve olgun olmaktır. Çünkü bu gibi durumlarda taşkınlık, küpüne zarar veren sirkeye benzer... Bunun da acısını en iyi Johnson ve F.Bahçe çekiyor olmalı.