Yeni Sporda Şiddet Yasası, malum TBMM'den geçti. Yakında Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül beyefendinin onayına sunulacak. Ancak; yasanın daha bir olgunlaşması için bazı konulara dikkat çekelim istedim. İnanılır gibi değil ama gerçek! Hınıs'ta 7 çocuk babası Abdulvahap S. parası kayboldu diye eşi ve çocuklarına 2009 Şubat'ında aile içi şiddet uyguluyor. Öyle böyle bir şiddet değil bu, hem psikolojik hem de sopa ve elektrikli kablo ile yapılan bir işkence. Öyle ki, aile fertlerini intihar girişimine kadar sürükleyen bir travmaya sebep oluyor. Mahkeme, babaya 23 yıl hapis cezası veriyor. Bu, Türkiye'de aile içi şiddete verilen en ağır ceza! Sonuç mu? Biliyorum, hepiniz "Oh! Ne iyi olmuş, çeksin cezasını!" diyorsunuz. Ama hayır! O dayağı yiyen hanım ve çocukları, hakime, "N'olur babamızı serbest bırak" diye af diliyor. Niçin? SOSYAL DEVLETİN ROLÜ NE? Haneye, hamallık yaparak, ekmek getiren tek kişi baba olduğu için mi, belki evet! Ama "Şunlara bak, babalarını hapse attırdılar" türünden yapılan ayıplanma duygusu. Ki, bu duygu ülkenin birçok yerinde kanunun yerini tutar, Batılıların içinden çıkamadığı birçok konuya bize özgü daha insani ve çok basit çözümler üretir. Bir an için, aile içi şiddete sebep olan o babayı, tribünde düşünelim. Sakın bana kimse "Tribünde bu tipler yok" demesin, maalesef var! Tribünde de, sokakta da, trafikte de var. O baba; TBMM'de kabul edilen yeni Sporda Şiddet ve Önlenmesine Dair Düzenleme yasası ile sahaya yanıcı, yaralayıcı bir cisim atarsa; bu sportif suçtan dolayı bir aydan, üç aya kadar, attığı cisim maçın aksamasına sebep olursa, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası alacak. Soru 1. Kanunu uyguladınız, maçta böyle bir fiile karışan babayı, hapse attınız, o anne ve 7 çocuğun geçimini kim temin edecek? Sosyal devlet, bu problemin çözümünde nasıl bir rol oynayacak? Soru 2. Maçtan sonra o babanın eve değil de cezaevine gönderildiğini gören çocukların spora bakışı, ilgisi ve sevgisi ne olacak. Sporu sevecekler mi yoksa nefret mi edecekler? ALMANYA NE KARAR VERECEK? Geçelim... Kıyas olması için bir örnek daha verelim. Almanya'da Bundesliga'da geçen hafta Deniz Aytekin'in yönettiği St Pauli-Schalke maçında, tribünden atılan bir plastik bardak yardımcı hakemin başına isabet etti. Hakem, Schalke 2-0 öndeyken, karşılaşmayı 90'da tatil etti. Şimdi çok merak ediyorum, bizim yeni yasada 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası gerektiren bu fiil için Alman mahkemeleri ne kadar verecek? Cevabını da vereyim, konu Alman mahkemelerini ilgilendirmiyor, kararı Alman Futbol Federasyonu verecek. Herkes bunu böyle bilsin. Şimdi soruyorum size, spor kültürü ve spor hukukunda Almanya'dan daha mı ileriyiz? RENCİDE ETMEK DE NEYİN NESİ? Geçelim; "rencide etmek" ifadesi de neyin nesi. Hani, "hakaret" denilse, ortak değerdir, anlarım. Ama "rencide olmak" göreceli bir kavram, algı ve sezgiye bağlı. Birini rencide eden ifade bir başkasını etmeyebilir. Böyle algıya açık bir konu için, insanlar cezalandırılır mı? Belli ki, bu ifade televizyonlardaki sivri yorumcuları susturmak için konulmuş. İyi de, RTÜK Yasası ne olacak? İşin en düşündürücü tarafı da; ne bir gazeteci, ne bir televizyoncu, ne de TSYD, TGC ve Basın Konseyi gibi sivil toplum kuruluşlarının konu hakkında tek kelam etmiyor olması. Bu sessizliğin iki sebebi olabilir, birincisi yasa olabileceklerin en mükemmeli ki, böyle değil. İkincisi de, 5149 sayılı yasa uygulandı mı, yenisi uygulansın umursamazlığıdır. Bu yaklaşım; sorunu daha da azdıracağı gibi spor sevgisini yok edecek şekilde istenmeyen sonuçlar doğurur ki, bu da sporumuz için gerçek bir felaket olur. Şimdiden söyleyeyim de, "demedi!", demeyin! Düşünün; 5149 ile çözemediğimiz sportif şiddeti müeyyideleri daha da ağırlaştırılmış, özünde ''Hele bir suç işlesin de görsün gününü'' mantığı yatan, ülkenin sosyal gerçeklerini hiçe sayan; bu yasa beni rencide ediyor. Çünkü "iyi niyet" esasından uzak! Öyle ki, sportif kusur ile adli kusuru ayırt etmek mümkün değil. KULÜP POLİSİ KİMİN POLİSİ! Kulüp polisi neyin nesi? Madem dünyaya entegre oluyoruz, yarın İngiliz takımları örneğinde olduğu gibi yabancı biri çıkar da bir kulübümüze başkan olur ve "Kendi güvenliğimi kendim sağlayacağım" der, "5 bin kişilik bir güvenlik birimi kurarsa" o güç nasıl kontrol edilebilir? O kulüpte, sağlıklı demokrasiden nasıl söz edilir? Bu hizmeti, "Bir günlük mesai" karşılığı emniyet mensuplarıyla yapmak mümkün iken bu arayış niye? SORUMLU KULÜP OLMALI Sportif kusura illa da hapis cezası mı verilmeli? Bu kusurlar, trafikte kusur işleyenlerin eğitilmesi gibi bir yöntemle pek ala çözülebilir. Teklifim şu, kulüpler sportif kusur işleyen taraftarından sorumlu olmalı. Taraftarın spor eğitimine destek olmalı. Bu konuda ihmali olan kulüplerin maçlarında eğer şiddet olayları artıyorsa, gerekirse o takımın puanı silinmeli. Unutulmamalı ki; dünyanın her yerinde ''Maçlar başlar biter ama dertleri bitmez!'' Kaldı ki; sporu yönetenlerin en birinci görevi spor sahalarını suç mahalleri haline getirip, cezaevine giden yol yapmak değildir. Sporu daha geniş kitlelere yaymak ve sevdirmektir. TBMM'den geçen Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa, arzulanan çözümü sağlar mı? Uzun sözün kısası hayatta başlangıçları değiştirmek adına; ''İyi düşün güzel yaşa.''