Cinnet!

A -
A +

Ülkedeki akademisyenler, siyasiler, yöneticiler ve söyleyecek sözü olan herkes…

 

Bir an önce muhitlerinden, kliklerinden, fildişi kulelerinden, villalarından, malikanelerinden, korunaklı lüks sitelerinden, yazlıklarından, kışlıklarından ve göklere uzanan plazalarından çıkıp, toplumun içine girmeli ve ivedilikle kalabalıklara karışmalıdır…

 

Sadece bir gün toplumun içinde yaşadıktan sonra geldiği yere dönüp şahit olduklarını uzun uzun düşünmelidir. Nereden nereye dedirten zaman, insan ve mekân manzumesini her boyutuyla bir film şeridi misali, başa sarıp sarıp üzerinde kafa yormalıdır…

 

Çünkü ülkede bir cinnet hâli var…

 

Sosyolojimiz alarm veriyor diye bağırıyoruz lakin bu çığlığımız bir adım öteye gidemiyor. Oysa trafikte, pazarda, toplu taşımada, konutta, okulda, hastanede, sahilde, caddede ve sokakta kavga var, tartışma var, şiddet var, husumet var, entrika var, yozlaşma var, arsızlık var, utanmazlık var, aymazlık var, cinnet var!

 

Bir park yeri meselesinde kırk yıllık dostların birbirlerine silah doğrultup katliam yaptığı, küçük bir sorunda öğrencinin öğretmenine bıçak çektiği, hastanın işini yapan doktoruna yumruk attığı, şoförün müşterisini kazıkladığı, ev sahibinin kiracısının evini bastığı, kocanın karısını astığı, kadının kocasını evden attığı, yoksulun sokakta yattığı, esnafın gün aşırı malına zam yaptığı karmaşık, zor, anlaşılmaz garip bir çağa girmiş bulunuyoruz.

 

En munis, en sabırlı, en merhametli insanlarımız ortalıktan kayboldular. Bu korkunç çağ onları da ürküttü, biliyorum. İyilik ve güzellik geriye çekildi, kötülük, kurnazlık, vicdansızlık, çapulculuk, Vandallık ve çakallık cadde ve sokaklarımızı doldurup Deli Dumrul misali yol kesiyor artık!

 

Caddelerimizde cinnet hâli var…

 

Bir zamanlar komşu, komşusunun hem külüne hem eline hem de diline muhtaçtı. Mahalle ve sokaklarımızın bir dili olsaydı da konuşsaydı. Komşularda her ne pişer diğer komşulara da düşerdi. Elden ele sahanlar gidip gelirdi. Şimdi öfke bütün mahalle ve sokaklarımızı ele geçirdi, komşular arasında kötü sözler, bed tavırlar gidip geliyor!

 

Mahallelerimizde cinnet hâli var…

 

Karşı dairede oturan komşusuna sabahları yüz yüze geldiğinde bir selamı dahi esirgeyenler, birbirlerinin yüzüne bakmayanlar öte taraftan hiç tanımadıkları kırk kat yabancılarla sanal ortamlarda sosyal medya arkadaşı oluyorlar, dost oluyorlar, sosyalleşiyorlar güya!

 

Sosyolojimizde gerçekten cinnet hâli var…

 

Büyük bir medeniyetin ve kültürün bakiyesi olan bu topraklarda neler olup bitiyor böyle? Bu nobran, bu kaba, bu yozlaşmış ruh hâli nereden ithal edildi? Gönül kumaşı ipekten olan, merhametin, zarafetin, nezaketin, nezahetin sebil olduğu o gönül iklimi nereye ihraç edildi? Bize ne oldu?

 

Bunlar daha iyi günlerimiz diyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Ahlaki erozyon çoktan her yeri kuşattı. Televizyonlarımızda akla zarar her ne varsa reyting yapıyor, faydalı programlara ilgi yok! Sosyal medyada da öyle. Güzel ve hayırlı bir paylaşım beğeni toplamazken, saçma sapan bir cümle, bir söz milyon kere beğeni toplayabiliyor. O hâlde bu sosyolojide bir gariplik yok mu?

 

Hasılı merhum Abdurrahim Karakoç’un söylediği gibi:

 

“Aklın ucu değer hiçe/Yol ararım içten içe” kabilinden aklımız, dimağımız bu gerçeği anlamakta zorlansa da bu ülkeyi yönetenler, etkili ve yetkili görevlerde bulunanlar, yazarlar, gazeteciler, siyasiler, iş insanları, ünlü sporcular, sanatçılar… Herkes, bu konuda konuşmalıdır artık. Topluma moral değerlerimizi yeni baştan hatırlatan mesajlar verilmeli örnek davranışlar serdedilmelidir.

 

Bu cinnet hâlinin bir gün herkesi kuşatabileceği gerçeğini hiç kimse unutmamalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 9 Ağustos 2024 18:02

Kapitalizm denen ekonomik ve sosyal düzen, insanları saldırgan hâle getirir. Sorunun kaynağı ekonomik ve ahlâkîdir. Çözüm sosyal adâlet ve İslâm ahlâkıdır.

Meltem 9 Ağustos 2024 09:02

Haklısınız Meryem hanım, ülkenin sosyolojisinde ciddi sorunlar var. Sorunların çözümü ise eğitimden geçiyor. Teknolojik araçların hepsi bu sorunun açığa çıktığı yerler. Teknoloji ve birey birbirini tek taraflı etkilemez. İkisi de birbirini etkiler. Ancak sorunların çözümü televizyonlar sosyolojimizi bozuyor sosyal medya bozuyor diyip bu teknolojilere ölçüsüz sınırlamalar getirmek değil. Çözüm daha uzun ve meşakatli olmalı. Aksi takdirde yasakçı anlayış ve kutuplaştırıcı dil ile çözüm üretemeyiz. Sadece sorunları görmememizi sağlarız. Sorunlar bitmez. Yaşamaya devam eder. Ancak kullanılan dil ve bu sorunları çözmek için başvurulan orantısız yasakçı yöntemler daha çok ters etki yaratabilir. İyi çalışmalar dilerim. Sanırım çalışmamız gereken temel mesele kutuplaştırma ve iletişim de de olmalı. İyi çalışmalar.

Meltem 9 Ağustos 2024 09:01

Haklısınız Meryem hanım, ülkenin sosyolojisinde ciddi sorunlar var. Sorunların çözümü ise eğitimden geçiyor. Teknolojik araçların hepsi bu sorunun açığa çıktığı yerler. Teknoloji ve birey birbirini tek taraflı etkilemez. İkisi de birbirini etkiler. Ancak sorunların çözümü televizyonlar sosyolojimizi bozuyor sosyal medya bozuyor diyip bu teknolojilere ölçüsüz sınırlamalar getirmek değil. Çözüm daha uzun ve meşakatli olmalı. Aksi takdirde yasakçı anlayış ve kutuplaştırıcı dil ile çözüm üretemeyiz. Sadece sorunları görmememizi sağlarız. Sorunlar bitmez. Yaşamaya devam eder. Ancak kullanılan dil ve bu sorunları çözmek için başvurulan orantısız yasakçı yöntemler daha çok ters etki yaratabilir. İyi çalışmalar dilerim. Sanırım çalışmamız gereken temel mesele kutuplaştırma ve iletişim de de olmalı. İyi çalışmalar.