Hızla şehirleşiyoruz.
Köyler boşalıyor, şehirler doluyor.
Şehirlileşmenin bir sosyolojisi ve süreci vardır. Ülkemizde bütün köyler biteviye şehirlere aktıkça şehirlerimizdeki insan davranışları da değişiyor. Mekân -ruh-insan tasavvuru değişiyor. Kitleler hâlinde şehirlerdeki yerimizi alıyoruz.
Peki şehirlerimiz buna hazır mı? Şehirlerin de bir dili, ruhu vardır nitekim. Peki şehirlerimiz ne diyor? Bu soruların cevabını geçtiğimiz salı günü Üsküdar’da düzenlenen “Dünya Şehirler Günü” programında aradık.
Program, Hanımefendi Emine Erdoğan’ın himayesinde ve Üsküdar Belediyesi ev sahipliğinde düzenlendi. Pek çok kıymetli misafirin katıldığı Programda konuşan Hanımefendi Emine Erdoğan, çok önemli hususlara değindi:
“Şehirler, insanın medeniyet yolculuğunda geliştirdiği düşünce birikiminin bir ürünü, anlam dünyasının bir tezahürüdür. Şehirler yalnızca bireyleri bir araya getirmekle kalmaz, sakinlerinin ortak geliştirdiği kültür ve medeniyeti de somut bir biçimde ortaya koyar, dolayısıyla şehirler, yaşayanlarının kimliğinden bağımsız düşünülemez. Kentleşmenin durdurulamaz bir hızda arttığı modern dünyada şehirlerin önemi farklı bir boyut kazanmıştır. Araştırmalar 2050 yılına kadar her 10 kişiden yedisinin şehirlerde yaşayacağını ortaya koymaktadır."
Hanımefendi, konuşmasında hızlı kentleşmenin birçok kriz ve sınamayı da beraberinde getirdiğini bunun ortaya çıkardığı en önemli sorunlardan bir tanesinin dünyayı "kaynayan bir küreye" çeviren iklim değişikliği olduğuna dikkat çekti:
“Çevremizi hızla dönüştüren iklim krizi ve beraberinde getirdiği sayısız soruna karşı ise elimizde büyük bir güç var, sahip olduğumuz bu an… 2030'u beklemeden sürdürülebilirliğin, adaletin ve refahın hüküm sürdüğü şehirleri ve hayatı herkes için tesis etme vaktimiz vardır. Herkes için sürdürülebilir kentsel gelecek inşa etmek için her şeyden önce adil bir finansman sistemi kurmak mecburiyetindeyiz."
Açıkçası Hanımefendi konuştukça çocukluğumun Malatya’sı geliyor aklıma. Caddelerinin ve sokaklarının leylak koktuğu, yemyeşil bahçeler içine serpilmiş kırmızı kiremitli, sükûnetli, huzur dolu tek katlı, iki katlı evler geldi aklıma. Mahalle kültürü sonra. Bayrama hazırlık yapan annem ve mahallenin diğer teyzeleri. İmece usulü her eve yapılan kırk katlı baklavalar, yufka ekmekler, pekmezler, reçeller, pestiller, salçalar, turşular, kurutmalıklar… Her cuma akşamı evden eve gidip gelen içi yiyecek ve ikramlık dolu tabakları hatırladım.
Sonra şimdilerde gökleri zorlayan çok katlı binalarda karşıki komşusunu tanımayan, selamı sabahı kesen insanlar, oturduğu mahalleden tek bir arkadaşı olmayan çocuklar düştü aklıma. Hasılı şehirlerimizin nasıl da bir sosyolojik buhran içinde olduğunu daha iyi kavradım.
Dünya Şehirler Günü Programında konuşan BM-Habitat Genel Sekreter Yardımcısı ve İcra Direktörü Maimunah Mohd Sharif, Emine Erdoğan'ın yürüttüğü “Sıfır Atık Projesi” çabalarının artık küresel bir boyuta taşındığını dile getirdi.
Ayrıca BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de programa video mesajla katıldı ve küresel karbon nötr hedeflerine ulaşılması konusunda şehirlerin çok büyük bir rol oynadığını belirtti. Küresel çapta yerel yönetimlerin ulaşımdan altyapıya birçok zorlukla boğuştuğunu vurgulayan BM Genel Sekreteri Guterres, devletleri, özel sektörü ve küresel organizasyonları, konu üzerine çözüm üretmeye davet etti.
BM Genel Sekreteri Guterres, Türkiye'nin Sıfır Atık çabalarına işaret ederek, özellikle Emine Erdoğan'ın sıfır atıkla olan mücadelesinin önemini vurguladı...