Yaz ayları her yıl kâbusumuz oluyor!
Ormanlarımız cayır cayır yanarken birileri ellerini ovuşturuyor ne yazık ki. Orman yangınları rutine döndü maalesef. Bir yandan ormanlar yanarken bir yandan da kese kese tüketiyoruz ormanlarımızı.
Bolu ilimizde orman yangını ne demek? Karabük’te peki? Yani orman yangınları Karadeniz bölgesine sıçradı ve bu ciddi anlamda endişe verici. Toplum olarak hâlâ meselenin vahametini anlayabilmiş değiliz.
Orman yangınlarının birçoğu büyük ihtimalle kundaklama, dikkatsizlik sonucu meydana geliyor. Yani insan kaynaklı. Yakalanan failler birkaç yıl hapis yatıp çıkıyorlar, yani yeni dikilen ormanların fidanları daha yerini pekiştirmeden bu insanlar hapisten çıkmış oluyorlar!
Orman yakan kişi veya kişiler malları ellerinden alınıp vatandaşlıktan çıkarılmalıdır. Hem de aileleriyle birlikte. Böylesi hainlerin bu ülkede yeri yoktur! Seksen beş milyonun doğal zenginliği olan ormanlara tasallut eden her kim olursa olsun ağır cezalara çarptırılmalıdır.
Bir de orman bölgelerinin imara açılması sorunu var ne yazık ki!
Geçtiğimiz günlerde vahim bir olaya tanık oldum.
Muğla Milas’a yakın Haydar Koyu'nu çevreleyen ormanda çok ciddi orman kesimi yapılmış ve bir sitenin imarı için âdeta yer açılmıştı. Meseleyi sorduğumda karşıma yerel bir gazetede çıkan bir haberi koydular. Bu orman meğer bir şahsa aitmiş ve ağaçlar Orman Bakanlığının gözetiminde kesilmiş/miş!
Bu habere yalanlama da gelmemiş. Nasıl olur diye kahrettim âdeta! Bir yeryüzü cenneti olan bu koydaki ağaçlar nasıl ve neden kesilir? Bir orman bir şahsa nasıl ait olur? Yani bu kişi vakti zamanında dur ben bir orman mı yetiştireyim demiş? Bu güzelim orman bu şahsın eline nasıl geçmiş? Hadi geçti diyelim bir şekilde… Peki bu koy imara nasıl açılmış? Neden açılmış? Buna kim izin vermiş?
Gerçekten çok vahim bir durum!
Sadece ormanlarımız mı? Su durumumuz da alarm veriyor, haberimiz var mı?
Su stoklarımız bitti, bitiyor. Ülkedeki bütün içme suyu barajları çoktan yüzde ellinin altına düştü. Sulama göletleri kurumak üzere. Doğal göllerimizin de bir bir kurumakta olduğunu aslında hepimiz biliyoruz lakin konuşmuyoruz! Toplumun yarısından çoğunun böyle bir derdi de bilgisi de yok zaten!
Kuraklık ülkemizde çok etkili olmaya başladı. İklimler değişti, değişmeye devam edecek. Kuraklık artarak sürecek. Ve konuda çok ciddi kararlar alma zamanı geldi. Türkiye’nin acilen su kaynaklarını koruma altına alması gerekiyor. Orta Anadolu, Ege Bölgesi susuzluktan kavrulurken, Konya Ovası'nda yer altı sularının aşırı çekilmesinden mütevellit oluşan dev obruklar ürkütürken daha ne duruyoruz?
Sorum ve önerim şu:
Biz bu kuruyan gölleri neden kurtaramıyoruz? Bugün değilse ne zaman?
Ülkelerarası petrol ve doğalgaz bu kadar kolay transfer oluyorsa su neden olmasın?
Fırat başta olmak üzere diğer önemli nehirlerimizden transfer edilecek sular hem kurumakta olan göllerimize hem da sulama göletlerimize can suyu olamaz mı? Hatta Fırat’a bile gerek yok, Seyhan, Ceyhan nehirlerimiz, Manavgat Çayı'mız ve daha niceleri var.
Bir su politikamız olmalı artık.
Değerli su kaynaklarımız boşa akıp gitmemeli. Komşu ülkeler Fırat’a kendi nehirleri gibi muamele ediyorlar. Fırat bizim doğal kaynağımız. Versinler petrolü, alsınlar suyu! Susuzluktan kendi ülkemiz zarar görürken, başka ülkeleri düşünecek değiliz!
Ve yeni barajlar devreye sokulmalı. Su kaynaklarına yakın bölgeler asla imara açılmamalıdır. Gerçekten su rezervlerimiz hızla tükeniyor. Acilen su ve orman konusu masaya gelmeli ve toplum olarak üzerinde kafa yormalıyız.
Sizce de vakti gelmedi mi?