İtibarda hile!

Sesli Dinle
A -
A +
İtibar mı, prestij mi, imaj mı?
 
Eskiden itibar, şimdilerde prestij denilen kavram, bugünlerde çok farklı zaviyelerden elde ediliyor. Kişisel itibar kolay elde edilebilen bir konum değildir. Kişisel itibar elde etmek için, pek çok alanda yatırım yapmak, toplumun genel kanaatlerine göre tutum ve tavır belirlemek gibi sayısız faktörün bir araya getirilmesi şarttır...
 
Kurumsal itibar, kişisel itibar elde etmekten daha kolaydır.  Çünkü arka planda sayısız insan bu itibarın inşası için emek verir. Ayrıca ekonomik anlamda da güçlü bir birikim bu emeğe katkı sağlar. Bunun dışında bu kurum bir devlet organıysa iş daha da kolaydır zira toplumun devlet kurumlarına gösterdiği ilgi, saygı ve güven unsurları bu itibarı pekiştirir.
 
Bireysel çabaların içinde, zihinsel ve fiziksel değerlerin yanında, eğitim kanalıyla elde edilmiş meslek dalı gibi pek çok unsur yer alır. Bir kimsenin beden dili, giyim kuşamı, mimik ve jestleri, dil ve üslubu, etrafına verdiği güven, ilim ve irfan derecesi, itibar kavramını besler. Bu, bireyin etrafında bir halka oluşturur.
 
Kişisel itibar eskiden tam olarak böyleydi... 
 
Bugüne gelindiğinde ne yazık ki bu kriterlerin yerine bambaşka unsurların ikame edildiğini görüyoruz. Kişisel itibar bazen finansal güçle, bazen soy bağıyla gelen soyadıyla, akrabalık bağlarıyla, kimi zaman da evlilikle ve aidiyet duyulan bir dernek yoluyla devşiriliyor!
Birey, kendini ilim ve irfanla, ahlakla, adap erkânla, dürüstlük ve güvenle teçhiz etmek yerine daha kolay bir yolu tercih ederek istediği mecralarda kendine itibar sağlayacak merdivenleri hızla çıkabiliyor veya kendisine bu imkânı sağlayacak bir konumu rahatlıkla elde edebiliyor.
 
Kişi bu anlamda suni bir itibar sağlıyor aslında! Genel müdür, daire başkanı, milletvekili ve hatta bakan dahi olabiliyor. Bu koltuklar ellerinde bulunduğu sürece itibarları tavan yapıyor. Yönettikleri kurumun kurumsal itibarlarını kendilerine set yaparak bir süre büyük adam pozlarında kendilerini mutlu ve mesut, itibarlı göstererek ruhi tatmin yaşıyorlar. Ama hepsi bu!
 
Bir süre sonra bu görevlerini kaybettiklerinde çok ciddi öz güven bunalımı yaşıyor, depresyona girip etraflarına ve hayata küsebiliyorlar. Öyle ya düne kadar kapısında nöbet tutan kalabalıklar dağılmış, arayanların telefonları susmuş, bir zamanlar her platformda el pençe divan duranlar kendisinden yüz çevirmiştir!
 
Dolayısıyla günümüzde kurumsal itibar süresiz, kişisel itibar sürelidir!
Oysa liyakat, ehliyet ve kabiliyet kıstaslarına göre görev üstlenen veya verilen bireyler öyle mi? Onlar gittiği kuruma itibar katar, imajını parlatırlar. Kurum onlara set olmaz, onlar kuruma set olup güven kaynağı olurlar.
 
Bugün böyle kişiler yok mu?
 
Sayıları az olmakla birlikte bu kıstaslara sahip çok kıymetli yöneticiler var. Ancak gönül istiyor ki artık kurum ve kuruluşların başına yöneticiler seçilirken eş dost, hısım ahbap vasıtasıyla değil, ilim ve irfanla, liyakat ve ehliyetle, tarz ve tavırla, adap erkânla seçilsin.
Kişiler geçici, kurumlarımız bakidir!
 
Liyakat, Ehliyet ve Kabiliyet yani "LEK" ile kurumlarımız yönetilsin. Hâsılı liyakat vardır ehliyeti yoktur, ehliyeti de vardır ancak kabiliyeti azdır! Her üç unsur birbirini tamamlarsa o kurum da kazanır, halk da. Yoksa hepimiz kaybederiz.
 
Buradan herkese sesleniyorum: İnsanlara geçici itibar kazandırmakla bir yere varamıyoruz. İtibarı özünde, sözünde saklı insanlara bütün kapıları aralamak herkesin boynunun borcudur.
 
Hiç kimse unutmasın ki, itibarda hile olmaz, olmamalıdır.
Ve itibar çalışarak elde edilir, verilmez!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.