Türk Dünyası, birilerinin hayalhanesi mi?

Sesli Dinle
A -
A +
Son zamanlarda moda oldu.
 
Yolunu bulan soluğu Özbekistan’da, Azerbaycan’da alıyor. Gezmeye, tozmaya, yemeye içmeye, giden gidene. Türk Dünyası gerçekliği, şimdi dar-ı dünyaya irtihal etmiş güzel insanlar tarafından bir zamanlar gündeme getirildiğinde “faşistlik ve ırkçılıkla” itham edilmişlerdi.
 
O güzel isimlerden bazıları da bizim gazetenin yazarlarıydı. Kimler yoktu ki… Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Ömer Öztürkmen, Dilaver Cebeci, Servet Kabaklı, Kemal Çapraz, Yavuz Bülent Bâkiler ilk aklıma gelenler...
 
Merhum Ömer Öztürkmen Kerkük Türkmenlerindendi ve o büyük Kerkük sevdasını her satırında bulur, anlardınız. Yıllarca gazetemizde o zarif kalemiyle yazdı, çizdi ve bir 3 Kasım günü ansızın çadırını derip, ayrıldı aramızdan.
 
Sonra Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Ağabey, özellikle Doğu Türkistan için ne çok şiirler yazdı söyledi. Öyle ki bir yandan Türkiye gazetesinde kültür-sanat sayfasını yönetiyor, öte yandan Doğu Türkistan dergisini çıkarıyordu...
 
Peki ya Servet Ağabey? Türkistan için en çok cefayı çekenlerin başında geliyordu. Vefatından birkaç ay önce Türk Edebiyatı Vakfında en son programını benimle yapmıştı. Bacı demişti,  bayrağı sana teslim ediyorum, Türk Dünyası ıssız ve sessiz kalmasın…
 
Kemal Ağabeyle yolum hiç kesişmedi, yakından tanıyamadım. Genç yaşta o çok sevdiği Türk illerine, Uluğ Türkistan’a veda edip gitti o da. Düşünüyorum da bu bayraklaşmış gazetede ne çok Alperen yazmış, çizmiş, bulunmuş. Merhum Enver Ağabeye rahmet olsun, onun hakkı asla ödenmez. Allah ondan razı olsun.
 
Yavuz Bülent Bâkiler, şükürler olsun hayatta. Onun Türkistan Türkistan, Can Azerbaycan kitaplarını zamane gençleri bilir, tanır mı bilmiyorum lakin bizler o kitaplardan feyiz aldık, Türkistan topraklarını baştan başa onun satırlarıyla arşınladık...
 
Şimdi düne kadar bu davaya burun bükenler her türlü imkânı kendilerine sağlayarak kafile kafile Türkistan senin, Buhara, Semerkant benim diyerek gezip tozup bu diyarların keyfini çıkarıyorlar. Sorsanız, bu beldeler için hayatları boyunca zerre kadar fayda sağlamış değiller. Bir ara belediye belediye dolaşıp şiir okuyarak cebini dolduran bilmem hangi cemaatin bir şahsına, bu defa Türkistan şehirlerinde de şiir okuması için sponsor olan devlet kuruluşları var!
 
Gitsin elbet, gitsin de bu davaya gerçekten hizmet eden insanlara neden bazı kapılar açılmıyor acaba? Bunları kendim için söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın, Allaha şükürler olsun, sık sık Türk Devletleri tarafından davet edilen, kıymet verilen insanlardan biriyim.
 
Ancak vereceğim şu örnek vicdanımı sızlatıyor artık. Yazar Mürsel Gündoğdu, günümüz Türkiye’sinin tartışmasız en güçlü kalemi. İmam Maturidi hazretlerini şiirsel kalemiyle romanlaştırdı. Ve bu roman Özbekistan Uluslararası İmam Maturidi Enstitüsü tarafından Özbekçe’ye çevrildi ve kitap Özbek liselerinde okutulacak. Daha önce de “Müderris” adındaki İmam Gazali romanını kaleme alan Mürsel Gündoğdu yakın zamanlarda da İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerini romanlaştırdı, kitap önümüzdeki günlerde Ötüken Neşriyat’ tan çıkacak.
 
Türk Dünyasıyla ilgili kuruluşlardaki koltuklarda oturan herkese şimdi soruyorum:
 
İmam Maturidi hazretlerini genç kuşaklar tanımazken, (kuvvetle ihtimal siz de tanımıyorsunuz) bilmezken, kitap Özbekistan Cumhuriyeti tarafından neşredilirken siz bu kıymetli kitabı bütün Türk Dünyası gençliğine ulaştırmak için hâlâ neyi bekliyorsunuz? Gerçekten neyi bekliyorsunuz?
 
Hâsılı bütün bu olup bitenlerden anlıyorum ki Türk Dünyası gerçekliği kimilerinin kutlu davası olurken birilerinin de sadece gezinti, tozuntu, hayal ve eğlence dünyasıdır!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.