Yaz tatili, sığlık ve öykünme!

A -
A +

Sosyolojimiz hızla değişti.

 

Kapitalizm toplumumuzun kılcallarına öyle bir nüfuz etti ki sosyolojimiz tanınmaz hâlde. Güven, sadakat, vefa, hak-hukuk ve dürüstlük kavramlarının içi boşaldı. Herkesin biricik derdi para ve konfor oldu.

 

Lüks araba, yazlık-kışlık, makam-mevki, yeme-içme, gezip-tozma, sosyal medyada fenomen olma vs. Bütün bu dünyalıklarla avunma ve bunlarla etrafa hava atma hastalığı bütün toplumu kasıp kavuruyor.

 

Sohbetlerin içeriği de ne yazık ki bu unsurlar etrafında şekilleniyor!

 

Toplumda çok ciddi bir ikiyüzlülük, daha doğrusu "çok yüzlülük" marifet sayılıyor. İyi kandıran, çok yalan söyleyen, küçük verip büyükçe kazıklayan, kaşıkla verip kepçeyle alan, bir koyup bin alan, yalanı talana çeviren bir insan modeli var ki düşman başına.

 

Tek bir ağaç dikmeden 400 hektar orman kaldıran tipler türedi bu ülkede!

 

Evde keyif çatan, bir sabah dahi işe gitmeden milyonları katlayan, lüks evlerde sırtını yaslayıp her meseleye atlayan ehlikeyiflerin sayısı öyle arttı ki bunları izleyen amca oğlu, dayı kızı benim neyim eksik deyip daldı meydana… Ne giriş ama! Ne ahlak dinledi ne hatır saydı ne de kanunlara boyun eğdi.

 

Bin liralık evini 50 bin liraya, kokuşmuş malını değerinin katbekat üzerinde pazara yükledi. Memed Amca durur mu? Benim malımın neyin var dedi. O da üzerine 50 koydu. Zaten bu nedir Aga diyen yok! Ne arayan var ne de soran… Molla Kasım da tatile çıkmış!..

 

Tatil demişken… O da ne? Çadırını deren düşmüş yollara! Bütün ülke çadır tatiline teslim! Sen bir gecelik otel parasını bir maaş kadar yaparsan yurdum insanı da bilir işini. Ne tatilinden geri kalır ne parasından. Ona her yer on yıldızlı otel! Bir göl kenarı, bir ırmak kıyısı, bir ağaç altı, bir deniz sahili… Aslında ona her yer otel!

 

Bir deniz kıyısında serinlemek için kitleler Akdeniz’e, Ege’ye akar akar! Marketlerde raflar neye uğradığını şaşırır, çeşmeler akmaktan buz keser, caddeler yorgunluktan sızar, denizler, sahiller insan kusar. Mahrem, namahrem kavramları da unutulur!

 

Öte yandan şehirden çıkmaya gücü yetmeyenler vardır. Zamanı olmayanlar, zamanı olup da parayı bulmayanlar da teselliyi kafelerde, kahvehane köşelerinde arayanların hayalleri bir başka yaza kalır. Evdeki çocuk sitemi, kadın dırdırı güneşten daha çok can yakar!

 

Yaz ayında salça ve bulgur kaynatan, pestil yapan, kışa hazırlık yapan annelerden miras kalsa da alan yok artık! Bugünün kadını bütün ümidini markete bağlamıştır. Denize girmek varken salça işine girmeyi akıllıca bulmaz.

 

Kıyı bölgelerinde insan yoğunluğu artıkça artar. Sosyolojimiz deniz tatilindedir! Yaz ayı böyle geçer gider. Herkes iki kat daha esmerleşerek döner evlerine. Bu kez güneşten kavrulmuş tenleriyle birbirlerine hava atarlar. Kararmak uzun tatil yaptığının göstergesi olur.

 

Erkek için tatil yapmak ev ahalisini memnun etmiş olmak adına önemlidir. Lakin kadın ve çocuklar için bu daha fazla anlamı olan bir eylemdir zira aylarca tatil maceralarını konuşacak, başkalarının yanında altta kalmayacaklardır!

 

Hasılı bizim sosyolojimiz büyük ama menfi yönden değişim gösterdi. Taklitçilik her anlamda satın alındı. Kültür emperyalizmi bir hastalık, pandemi misali yayıldı, toplumun kılcallarından içeri girdi. Bünye virüsü aldı!

 

Artık geriye dönüş imkânsız! O vücut o virüsü aldı. Bağışıklık kazanıldı!

 

Dünden bugüne ülkemiz sosyolojisinin geldiği noktanın biricik ve geçer akçası da ne yazık ki paradır! Kredi çekerek tatile giden, geriye kalan aylarda bu borcunu kapatmaya çalışan yurdum insanı gerçekten de işini bilir!

 

 Öyle değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.