Zafer, mananın olacaktır…

Sesli Dinle
A -
A +
Dünya bambaşka bir yerde artık…
 
Ne çocukluğumuzun saf ve masum günleri, ne iyilik, ne güzellik ne de kâmil insanlar kaldı. Birdenbire büyümüş, bilmiş çocuklar ve gençler, davranış ve tarz olarak ergenler gibi davranan olgun insanlar ve değişen dünya her geçen gün biraz daha şaşırtıyor insanı.
Geçen gün kardeşim ilginç bir tespitte bulundu.
 
Günümüzün yaşlıları çocukluğumuzun yaşlılarına hiç benzemiyor. İnternet, sosyal medya, modernite onları da esir almış olmalı ki hiç olgun değiller, yaşlarına uygun davranmıyorlar artık dedi.
 
Ben de kendisine Esat Muhlis Paşa’nın şu beytiyle cevap verdim:
 
“Ne sal iledir, ne mal iledir/Beyim ululuk kemâl iledir!”
(Ne yaş iledir, ne mal mülk iledir/Beyim büyüklük ilim irfan iledir...)
 
Sonra çocukluk yıllarım bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden. Kadın erkek, genç ihtiyar olsun bizim insanımızın bambaşka bir üslubu vardı. Onların her biri dayımız, amcamız, teyzemiz, abimiz ve ablamızdı. Her biri güvenilirdi, haklarında daima iyi ve güzel duygularımız vardı.
 
Şimdi öyle mi?
 
Artık hiç kimse en yakınındaki komşusuna bile güvenmiyor, hiçbir şeyini emanet etmiyor. Öyle çok emanete hıyanet edildi ki, öylesine çok güvenilir dağlara kar yağdı ki öyle çok güzel duygular törpülendi ki hiç kimsenin insanoğluna güvenmeye mecali kalmadı!
 
Yüzyıl sonra tarihçiler bu ülkede bugünleri anlattıklarında sanırım üzerinde en fazla konuştukları husus kaybedilen “ahlak” meselesi olacaktır. Evet evet, biz ahlakımızı kaybettik! Ahlak gidince geride kalan her şey kirleniyor böyle.
 
Günlerdir içine düştüğümüz kısırdöngüyü düşünüyorum. 
 
Devletimiz, büyük kitleleri oluşturan asgari ücretliye üç beş kuruş vermeye görsün! Aman Allah’ım, esnafı, manavı, ev sahibi ve elindeki üç kuruşluk malı olan hemen herkes o gece uyumuyor ve anında malına yapabildiği kadar zam yapıyor!
 
Dolayısıyla gariban ücretli daha maaşını bile almadan tekrar en başa sarıyor!
 
Açgözlülük ve tamahkârlık insanımızı esir almış durumda. Büyük şehirlerde yaşamak evi olmayanlar için tam bir çileye dönüştü. Birçok insan sadece ev sahibine para yetiştirmek için çalışıyor neredeyse.
Devletin ve hükûmetin yapabileceği pek de bir şey yok aslında!
Ahlakımızı düzeltmedikçe hiçbirimiz mutlu ve mesut olamayacağız. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen Sevgili Peygamberimizin bu düsturu ilkeyi ortaya koymuşken bırakınız komşuyu tok yatırmak, elindeki ekmeği almaya çalışan, soğanını çalan bir güruh türedi bu topraklarda!
 
Bu güruhun gözü hiçbir şekilde doymuyor. Öyle ki parasından para kazandıkça iştahı artıyor, evine ekmek götürmeye çalışan işçinin, emekçinin yoksulluğunu fırsata çeviriyor. Bu güruhun yoksulluğu içlerinde! Onları asla doyuramayacağız zira!
 
Neredeyse her Kurban Bayramında ülkede en fazla et tüketen bir kesim birdenbire “hayvansever” kesiliyor başımıza. "Ay ne gerek var kurban kesmeye, milyonlarca hayvanı kesip israf ediyorlar!" kabilinden saçma sapan söylemlerde bulunuyorlar. Kurbanın bir ibadet olduğundan bihaber bu kesim zaten kurban da kesmiyor.
Hâsılı bizim bir "ahlak rönesansı"na ihtiyacımız var!
 
Biz toplum olarak sosyolojik anlamda ahlakımızı düzeltmedikçe, Anadolu irfanına yeniden sarılmadıkça hiçbir şeyin düzeleceği yok! Mal, mülk, makam mansıp, kat yat, para pul… O unsurları amaç olmaktan çıkarıp birer araca dönüştürmedikçe bu şekilde yaşamaya mahkûmuz!
 
Bu da toplum fertlerinin kemâle ermesiyle mümkündür.
 
Modernite bu topluma maddeyi dayatsa da zafer mutlaka mananın olacaktır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.