Pandemide neleri kaybettik?

A -
A +

Covid-19 ismiyle hafızalarımıza kazınan pandeminin Türkiye’de görüldüğü 11 Mart 2020’den bugüne tam 1.724 gün geçti. Bir başka deyişle 4 yıl 8 ay 18 gün.

 

 

 

Peki bitişi? Size göre pandemi ne zaman bitti? Ne zaman başladığını araştırdığımda yapay zekâ hemen bana bilgileri sıralıyor. Ama ne zaman bittiğini sorduğumda bocalıyor. Tek söyleyebildiği dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın 26 Mayıs 2022’de maske zorunluluğunu kaldırdığı.

 

 

 

Pandeminin bittiğini varsaydığımız, maskelerden kurtulduğumuz günden bugüne 2 yıl 6 ay 3 gün geçmiş. Yeterince zaman geçirmişiz pandemi sonrasını idrak etmiş sayılmak için. O zaman başlayalım. Pandemide neleri kaybettik?

 

 

 

1- Sosyallik. Öncelikle sosyalliği, ev ziyaretlerini, ailecek görüşmeyi kaybettik. Sadece pandemi değil, ekonomik kriz, tüm maliyetlerin artması, insanların artık akşam gezmek için mazot maliyetini hesaplar hâle gelmesi de buna etken. İnsanlar evlerine hapsoldu. İnsan yabanileşti. Haşa huzurdan, âdeta ilk çağlardaki gibi bir korku hâline büründü. Gün batarken mağarasına giren eski çağ insanları gibi evine kapandı. Zaten yeni dünya düzeninin istediği insan profili de bu. Sokaklarda, yollarda sadece üst gelir grubu gezsin. Büyük çoğunluk ise evlerinden çıkamasın. Hem pandemi hem ekonomi ile sağladılar.

 

 

 

2- Sağlık. Hâlâ aşıların yan etkilerinden, Covid-19 olanlara avuç avuç “yutturulan” ilaçlardan, dağın başında, yaylasında yaşayana bile jandarma zoruyla taktırılan maskeyle sağlıksız aldığımız nefeslerden bahseden yok. Dünya Sağlık Örgütü hokus pokus yaptı ve pandemi sonrasına kavuşmuş insanoğlunun sorgulayıcılıktan uzak olmasını da kullanarak konuyu ustaca değiştirdi. Bize aşı diye neler yapıldı? Aşı ve ilaçların tespit edilen yan etkileri neler? Gencecik insanların kalp krizinden ölümlerinin bu kadar artması neden? Bu soruları soracak bir irade maalesef yok dünyada.

 

 

 

3- Aile ilişkileri. Artık o haftalık aile buluşmaları, aylık büyük aile buluşmaları kalmadı. Yine pandemi ve ekonomi iş birliğiyle aileler çekirdek aileye hapsedildi. Çocuklar babaanne, anneanne ve dededen uzak büyüyor. Çekirdek aileden çıkalım, geniş ailelerin ise birbiriyle görüşmesi, kuzenlerin, yeğenlerin ilişkisi inanılmaz derecede düştü gözlemleyebildiğim kadarıyla. Bu birkaç nesil sonra akrabalık kavramının bitme noktasına gelmesi demek.

 

 

 

4- Seyahat. 5 yıl önce sorulduğunda “memleketime her yıl giderim” diyen insan sayısı %40 azalmış. “Memleketime sık sık giderim” diyenlerin sayısı ise %50’nin üzerinde azalmış. Seyahat etmek, yaşam alanından biraz olsun uzaklaşmak, memlekete gitmek, sıla-i rahim yapmak alışkanlıklarımızdan çıkmaya başladı.

 

 

 

5- Ticaretin kuralları. Pandemi dönemi iş dünyası için tam bir travma oldu. Kiminin işleri tümüyle kapandı, durma noktasına geldi, kimi ise kural tanımaksızın fahiş kâr marjlarıyla tanıştı. Şimdi ikisi de iflah olmuyor. İşi gücü duranlar artık ticarete ve dünyanın geleceğine güvenmiyor. Yatırım yapmaktan korkuyor. İşini çok büyütenler, kâr marjlarını %25’lerden %500’lere çıkaranlar ise şimdi %25’leri, %50’leri hatta %100’leri beğenmiyor. Zarar ediyormuş gibi hissediyor. Onlar da mutsuz. Kıtlık ekonomisi oluşmuştu pandemide. Bazı üreticiler, bazı büyük şirketler bunu sürdürüyor, hâlâ istenen birçok üründe “Yok, gelmiyor, bulmuşken alın, sonra zor bulursunuz, çok az kaldı” gibi manipülasyonlar yapıyor. Ticaretin ahlakını da maalesef kaybettik pandemide.

 

 

 

Daha da çok şey sayabiliriz. Eminim benim aklıma gelmeyip sizin aklınıza gelecek kim bilir neler vardır. Ama ben dünya insanının organize bir şekilde önce Dünya Sağlık Örgütünü, sonra da onun aracılığıyla dünyayı parmaklarında oynatan bir avuç azınlıktan hesap sorması gerektiğini düşünüyorum.

 

 

Bir MÜSİAD EXPO geçti

 

 

MÜSİAD’ın iki yılda bir düzenlediği MÜSİAD EXPO bu yıl efsanevi bir organizasyon oldu. Büyükçekmece’de olmasına rağmen hem Türkiye’den hem de dünyadan muazzam bir katılım vardı. Üç gün üst üste sabahtan fuar alanına gidip öğlen saatlerinde iş yerime geçtim. Her gün gitsem ve tam gün kalsam da hakkıydı hani.

 

 

 

Hem MÜSİAD ailesinin hem de ülkemizin yerli ve millî gücünün büyüklüğünü gördüm orada. Tüm holler dopdoluydu. Üç gün gittiğim hâlde tamamlayamadığım holler oldu.

 

 

 

Finalde hem Başkan Mahmut Asmalı, hem de TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş ilk kez bu köşede kaleme aldığım ve buradan çıkıp MÜSİAD’ın söylemi hâline gelen “En iyi boykot üretmektir” cümlesini söylediler. Ne yalan söyleyeyim, gururlandım. Bir gece yarısı, bu yazıyı yazar gibi kendi hâlimde yazdığım bir yazının, bir söylemin milyonlarca dolarlık bir işlem hacminin döndüğü bir fuarın ana teması hâline gelmesi mutluluk vericiydi. Emeği geçen herkesin ellerine, gönlüne sağlık.

 

 

 

Ömer Ekinci'nin önceki yazıları... 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.