Trabzonspor maça aşırı ofansif bir kadro ile başladı.
Abdülkadir, Yusuf Yazıcı, Bakasetas, Djaniny, Gomez... Beş tane hücumcu ile...
Ancak sıkıntı şuydu;
Abdülkadir bir sağ kanat oyuncusu mu? Değil!.
Djaniny bir sol kanat mı? Değil!. Kanatlar verimli olmadı.
İlk yarıda çok ağır bir oyun vardı, pozisyon, tempo yoktu! Rakip ceza sahasına giren yoktu!
Yusuf Yazıcı’nın golü dışında Trabzonspor adına olumlu söyleyebileceğimiz fazla bir şey yoktu.
Trabzonspor ligde şunu alışkanlık hâline getirdi. Hatta son Ümraniye kupa maçında da bunu yaşadık.
Bir 45 dakika yetersiz, temposuz oyun; bir 45 dakika iyi futbol...
Dün de aynısı oldu; ikinci yarıda bambaşka bir takım vardı.
Pozisyon, goller, tempo, oyun hepsi sanki ikinci yarıya saklanmıştı. Tıpkı bir barajın kapaklarının açılması gibi...
“Son şampiyonu” hatırlatan bir iç saha maçına dönülmüştü.
İstanbulspor’un rakibi asla Trabzonspor değil!
Geçen hafta esas rakipleri Ümraniye’den alacaklarını almışlardı.
Belki maça bu rahatlıkta çıktılar. Transfer döneminde aldıkları oyuncu kadar, kan da kaybettiler!
Dün hiçbir varlık gösteremediler. Güçleri ve kapasiteleri buydu, fazlasını yapamadılar.
1) Şehirde maçtan önce “Bu maçta ilk golü kim atsın?” diye sorsaydınız; açık ara “Yusuf Yazıcı” cevabını alırdınız!
2) Abdullah Avcı’nın dün tercihleri tam isabetti! Yusuf Yazıcı, Trezeguet, Hamsik... Ve kadroyu homojen kullanmaya başladı.
3) Yusuf Yazıcı’nın rakibine hareketi net kırmızı kart.