Teknik becerileri sıfır. Sert oynayarak bu eksikliklerini gidermeye çalışan bir Estonya vardı sahada... Bizde artık gelenek haline gelen maça kötü başlama dün de geçerliliğini korudu. İlk ciddi atağımız 20.dakikada Halil'le geldi. Halbuki bu rakibe biz çok daha erken etkili ataklar yapmalıydık. Estonya üzerimize geliyor, korner kazanıyor, kalemizi yokluyordu. Bu takımın bunu yapmasına izin vermememiz gerekirdi. Fatih Terim o kadar gergin ve sinirli ki, bu oyunculara da sirayet ediyor. Hemen önünde oynayan Sabri'nin dili ve el-kolları konuşmaya başlamıştı. Golümüz geciktikçe, Estonyalılara cesaret gelmeye başladı. Belki de hiçbir takım karşısında bu kadar pozisyon bulmamışlardı. Bu maçı karşımıza koyup defalarca seyretmemiz gerekir. Rakibe pozisyon veriyoruz. Gol atamıyoruz, çok ender yapabildiğimiz organize ataklar da tabelaya yansımıyor. Bu grupta bu takım, herkesin fark attığı averaj takımı. Terim'in ve futbolcuların iyi niyetinden kimsenin şüphesi yok. Ama biz iyi değiliz. İspanya maçları var önümüzde. Birileri bir şeyler yapmalı. Mesele eksik meselesi değil. Takım olamıyoruz. Dün gece Baltık Denizi kıyısında; G.Afrika'daki Dünya Kupası hayallerimiz tükenmeye yüz tutmuştur. Şu Estonya'yı finalleri hedefleyen her takımın yenmesi gerekir. Ne doğru dürüst ligleri var. Ne paraları var!. Ne yıldızları var!. Ne de hedefleri var!. Her maçımızı karın ağrılarıyla bitiriyoruz. Faturayı Halil'e kesmek haksızlık olur. Faturayı birileri üstlenmeli. Futbolun sıfır olduğu bir ülkeye karşı bu tabloyu hak etmiyoruz.