26 Aralık'ta TFF ve Kulüpler Birliği toplandı. Danışma Kurulu adı altında yeni bir MHK oluşumu için anlaşma sağlandı.
30 Aralık'ta da Kulüpler Birliği, yeni sistemi kabul ettiğini açıkladı.
19. ya da 20. haftada hayata geçirilecekti.
Yabancı VAR kararını da "Danışma Kurulu" alacaktı.
Aradan üç hafta geçti; "Danışma Kurulu" fikri havada kaldı.
"Yabancı VAR" her maça gelecekti, şimdi "ihtiyaca göre, önemli maçlara" deniyor.
Sahada bu seviyede eğitim almış olanların sayısı çok az.
Recep Uçar, F.Bahçe maçından sonra belki de yılın özetini yaptı;
"Fenerbahçe ve Galatasaray yöneticileri eserleriyle gurur duysunlar. Eserinizle övünebilirsiniz. Sizler ülke futbolunu bu hâle getirdiniz. Ne VAR'dakiler adil karar veriyor, ne de sahaya maçı yönetmeye çıkanlar!"
Hakem tayinlerinde korunan ve kollanan kulüpler var!
Gözlemcilikte ve mentör yapılanlarda korunan ve kollanan kişiler var!
VAR kayıtlarının; ham bant olmadığı, bir montajdan geçtiğine dair şüpheler var.
Hakem tayinlerinde "otomatik" sisteme geçmek aslında büyük bir kolaylık!
Doğru kullanılsa; hiç değilse şunlar belki sağlanabilir;
1) Aynı kulüple, aynı hakemi belli periyotlarda buluşturursunuz.
2) Keyfiyet azalır, gözlemci hep Bodrum'a, İzmir'e gitmez!
3) Zorluk derecesi en yüksek olan maça, belli bir seviyede hakem çıkar!
4) Hiçbir prens, hata yapmış olsa da 5-6 hafta üst üste maç alamaz!
2) Beşiktaş-Bodrum maçında VAR, bu defa Mehmet Türkmen'i çağırdı. Pozisyon kemiksiz penaltı. İzledi, izledi "devam" dedi.
Sivas'ta skora etki eden bir durum yoktu, Beşiktaş maçında sonuca ve skora etki eden bir hata vardı. Bodrum'un iki penaltısı daha kaynamıştı!
2) Kimseyi tehdit etmezlerdi. Hakeme mobbing yapılmazdı! Empati vardı.
3) Kulüpler baskı yapamazdı, yapsalar da bu hakemlere hissettirilmemeye çalışılırdı.
4) MHK üyeleri, hakemlerden yaş günü ya da yılbaşı hediyesi istemezlerdi.
5) MHK üyeleri, medyadaki abilerinden hakemlere selam getirmezlerdi. Abiler kimsenin gözlerinden öpmezdi.
6) Hakemler, TFF ve MHK'nın hangi takımların (alt ligde/üst ligde) şampiyon olmasını istediğini bilmezlerdi.
TFF ve MHK; bütün suçu, kabahati bu iki ismin üzerine yıktı.
Belli kesimler, MHK içinden de ısrarla "kelle" istedi!
Sonuç; "kelle alanların", bu defa da "kelleleri" verildi!
TFF ve MHK Başkanları, "Bizde yanlış yok, yanlış bunların" demiş oldu.
Özetle, "Sayenizde çok iyi eğitimler alıyoruz. Son Başakşehir-G.Saray maçında yan odada yabancı eğitimcilerimiz vardı. Bizi tebrik ettiler. Çok başarılı olduğumuzu söylendi" diyor.
Şimdi eğer bunlar doğruysa akla o kadar çok soru geliyor ki…
1) Yabancı eğitimciler, maç esnasında VAR odasına kadar nasıl gelebiliyorlar?
2) Arada tercüman da olması gerekir, bu tercüman kimdi?
3) Tebrik edildiklerine göre Başakşehirli Hamza'nın eliyle oynadığı pozisyon penaltı değil miydi?
Bu sezon en çok mağdur olan hakemlerden Alpaslan Şen söz alıyor; "Bazı arkadaşlar, 14 maça gitti, bazı arkadaşlar 3 maça gitti. Otomatik atama umarım, bu haksızlığı giderir" diyor.
Herkes şoke olmuş!
TFF Başkanı ve MHK Başkanı'nın yüzüne bunları söylemiş.
Kendisi, 1. Lig'deki bir kulübün baskısıyla aylarca maç alamadı.