TFF Başkanı Sayın Yıldırım Demirören'i TRT'deki programda, Sayın Haluk Ulusoy'u da basın toplantısına giderek yerinde dinledim. Gelecek hafta bugün yeni federasyon belli olmuş olacak. Ben anlatılanlara daha çok hakem çerçevesinden bakmakla beraber genel bir analiz yapacağım.
Önce Demirören'den başlamak istiyorum.
1) Riva bu dönemde hayata geçirildi. Futbol federasyonu için çok acil ve zaruri bir ihtiyaçtı. TFF'ye kiralık mekânlar, otel köşeleri yakışmıyordu.
2) 15 yıldır konuşulan vadedilen ama bir türlü gerçekleşmeyen profesyonel hakemlik bu dönemde hayata geçirildi.
3Mevcut yönetimine Nihat Özdemir, Kaan Terzioğlu gibi güçlü bazı isimleri alacağını söyledi. Bu tip etkin isimler TFF'ye güç katar.
4) Gerek Zekeriya Alp gerekse Yusuf Namoğlu döneminde hakem işine ne kendisi ne de yönetimi karıştı. FIFA listesine, tayinlere hiç müdahil olmadılar.
5) Hakemler için bir gençleştirme projesinden bahsetti. Bu konuda MHK Başkanı Yusuf Namoğlu ve Serdar Çakır ile görüştüğünü söyledi. Bir talimat değişikliği yapılacağını ve projenin hazır olduğunu açıkladı.
6) Sportif başarı yok.
Türkiye'de TFF Başkanları hiçbir zaman sevilmez ve takdir görmezler. Demirören'in sevilmemesi, statlara gidememesi bana çok garip gelmiyor. Yakın geçmişte Erzik için, Ulusoy için de aynı şeyler geçerliydi. Aleyhte öyle yazılar yazılıyordu ki... Hatta gazeteler TFF başkanlarının telefon numaralarını yayınlamaya varacak kadar ileri gitmişti.
Haluk Ulusoy haklı da!...
1) Sayın Ulusoy'u aşırı istekli buldum, başkanlığa çok susamış. Türkiye'nin duasını aldığına kendisini yürekten inandırmış.
2) Güçlü bir liste sunmadı. Affan Keçeci dışında etrafında kimseyi göremedim. Bir 2002 ruhu yoktu.
3) Siyasetçiler gibi popülist vaatlere sarılmış bir hali vardı. Para vadetti.
4) "Bana Platini 'kardeşim', Blatter 'oğlum' der" yaklaşımı artık çok demode.
5) "Riva'dan yönetmeyeceğim, Federasyonu ulaşılabilir bir yere taşıyacağım" düşüncesi bana çok tuhaf geldi. Federasyon yıllar sonra kendisine ait modern bir mekâna kavuştu. MHK'lar kiralık dairelerden-bodrum katlardan, TFF'nin diğer birimleri pasajlardan kurtuldu. Bunu göz ardı etmek Ulusoy'a oy kazandırmaz.
6) Futbolu yönetmeye talip olanlar duygularını kontrol etmeliler. Ulusoy gibi tecrübeli bir ismin Galatasaray'ın attığı golden sonra locadaki görüntüsü ve yanındaki "isim" eksi puana sebep oldu.
7) Ulusoy ciddi başarılar yaşamış bir başkan. Şu anda evine heyetler gitmeli ve bu göreve ikna etmeye çalışılmalıydı. Ama böyle bir durum yok, işte Ulusoy bunu sorgulamalı.
8) Döneminde en çok hakem konusunda yıpratılmıştır, basın toplantısı boyunca hakemlikle ilgili tek kelime etmedi.
9) Ulusoy delege üzerindeki baskıdan çok şikâyetçi. Benim aklıma Ulusoy dönemindeki taban birliklerinde yapılan seçimler geldi. Hele de hakem dernekleri seçimleri. Sayın Ulusoy, döneminizde bir hakemin ya da gözlemcinin özgür iradesi ile kullandığı bir oy, geleceğini karartabiliyordu.
Sizin adınıza o sandıktan çıkan oylar tek tek değerlendiriliyor, kafalar kopartılıyordu.
Başkan olursanız; umarım bu antidemokratik bütün uygulamalara son verirsiniz.
Bence Ulusoy 60 imza toplayıp yarışa katılabilirse seçim ciddi bir mücadeleye sahne olabilir.
Sandıkta hakemin iradesi var mı?
Önümüzdeki hafta Futbol Federasyonunun genel kurulunda 300 civarında delege futbolun yönetimini 4 yıllığına seçecek.
Hakem ve gözlemciler futbolun önemli bir unsuru mu? Evet!
İradeleri bu sandığa yansımalı mı? Evet!
Bu sandıkta hakemleri temsilen tek bir oy bile kullanılamayacak.
Hakemliğin içinden çıkmış delegeler; Talat Tokat, Ertuğrul Dilek, Hilmi Ok, Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu...
Bir kısmı hakem derneğinden ihraç edilmiş, bir kısmı üye bile değil. Kimisi televizyoncu, kimisi yazar.
Yani genel kurulda sahada ter döken hakemi temsil edecek hiç kime yok.
Hakem Derneği Genel Başkanı Abdurrahman Arıcı, hakemleri temsilen TFF Genel Kurulu'nda delege olabilir.
Ama bu konu da tartışmalı. TFF bünyesinde "faal gözlemci" olduğu için oy kullanabilir mi? Buna da Hukuk Kurulu karar verecek.
Özetle sizin anlayacağınız sandıkta hakemin iradesi yok.