Hızla bir yerlere doğru gidiyorduk!

Sesli Dinle
A -
A +

Hatırlayın, 3-4 Şubat gecelerini...

 

Kulüplerin sosyal medya hesaplarının sabaha kadar neyi ve neleri mesele ettiklerini...

 

Öncesinde “Ligi bitirtmeyiz” diyenler mi ararsınız! (Hadi bakalım şimdi nasıl bitireceğiz?)

 

“Ligden çekilmeyi tartışanlar” mı ararsınız!

 

Yabancı VAR isteyenlerden, yabancı hakem isteyenlere...

 

Sabahlara kadar, günlerce top ele değdi, değmedi tartışmaları...

 

Ofsayt çizgisi doğru çizildi mi? VAR kayıtlarından, yapay zekâya...

 

Transfer yapmak kadar, transfer haberini vermek de çok ayrı bir keyif kaynağı olmuştu.

 

Oyuncu uçağa bindi! Havadaki uçağı takip eden on binler!.. Ve İstanbul’a indi!

 

Bakar mısınız; sevindiğimiz, ilgilendiğimiz şeylere!

 

Memleketin en büyük derdi; hakemlerdi!

 

Fikstürü, zemini, maçların gün ve saatlerini tartışmak ne güzel bahanelerdi!

 

Hiç kimse dur durak bilmiyordu.

 

Hayat sanki sadece futboldan ibaretti!

 

Ve 6 Şubat 2023 Pazartesi... Saatler 04.17’yi gösteriyordu.

 

Bütün bunları bıçak gibi kesen bir acıyla güne başlıyorduk.

 

Âdeta rüyadan uyanmış gibi...

 

Haydi konuşun! Haydi tartışın! Haydi gol beklentisini, geçiş oyununu, VAR’ı, operatörü, çizgiyi, hakemi, sahayı, zemini...

 

Yaa bunların hepsi tartışılır, konuşulur da… Bir kan davası, bir memleket meselesi ölçeğinde olmamalıydı.

 

Acımız çok büyük! Belki çoğu şeyin daha tam farkında bile değiliz.
Biz bunun altından kalkacak bir milletiz.

 

Ciddi bir tecrübemiz var. İnsan kaynağımız var. Eşi ve benzeri görülmemiş bir dayanışma var. Biz nelerin altından kalkmış bir ülkeyiz!

 

Erzincan 1939’u dinleyerek büyüdüm!

 

Dedem ve babaannemden - onlar “felaket” derlerdi - 1939’daki Erzincan depremini dinleyerek büyüdüm.

 

Hatta onlar için sanki bir milattı; aralarında konuşurken felaketten önce, felaketten sonra ya da bir şeyi anlatırken “felaketi” hatırlamadan, hatırlatmadan geçemezlerdi.

 

Çok soğuk bir kış gecesi ve Erzincan kar altında...

 

1939’un 26 Aralık’ı 27 Aralık’a bağlayan gecesi taş taş üstünde kalmamış.

 

Kayıtlarda şiddeti 7,9 ve ölü sayısı 32 bin 962 olarak geçiyor. Düşünün ki, o yıllarda ülke nüfusumuz da 17 milyon civarında.

 

Şiddetli soğukta dedem ve babaannem kendilerini bahçede yıkımların arasında bulmuşlar. Altı aylık halamı taşların arasından sağ çıkarmışlar.

 

Ve hayatta kalmalarını hep o gece evde ağırladıkları yatılı misafirin hatırına bağlarlardı.

 

Çok büyük bir yokluk ve imkânsızlıklar içinde sabırla yaralarının sarılması beklemişler.

 

Depremzedeler çeşitli illere sevk edilmiş. Dedem ve babaannem, Eskişehir Odunpazarı’nı nakil olmuşlar. İki yıla yakın bir süre burada misafir edilmişler.

 

Eskişehirliler, yakın ilgi ve alaka göstermiş. Yardımseverliklerini hep anlatırlardı. Onları dualarından hiç eksik etmezlerdi.

 

Daha sonra bizler de Erzincan’da irili ufaklı çok deprem yaşadık.

 

1983’te günlerce dışarıda yattığımızı hatırlıyorum.

 

En son 1992’deki deprem çok yıkıcı olmuştu. Ağır kayıplar yaşanmıştı.

 

Allah böylesine felaketlerden hepimizi korusun. Ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum… 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.