Yıllardır hakem camiasını takip eden, yazan çizen biri olarak şu soruya çok muhatap olurum: "Hakemler para ile satın alınır mı? Hakem maç satar mı?" Cevabım değişmez: "Asla!.. Hele hele Süper Lig'e kadar yükselmiş hakeme böyle bir şeyi ima bile edemezsin. Belki çoooook eskiden olmuştur. Şimdilerde hem kadrolar dürüst hem de hakemin kredi kartı, telefonları, mal varlığı hepsi göz önünde. Böyle bir şey asla gizli kalamaz!" Ama tehlike şu: Bir teknik adam nasıl doğru 11 ve doğru taktiği sahaya sürüp maçı kazanıyorsa, MHK da her hafta en doğru tayinleri yapmak zorunda.. 4 büyüklerin bir kamuoyu desteği var. Ekranlarda ve gazetelerde onlarca avukatları var. Bir büyük takım hakem hatası ile mağdur olunca, o hakeme o hafta maç veremezsin. Hatta birkaç hafta veremezsin. Ama bu sessiz bir Anadolu takımı ise bir hafta dolmadan maç verebiliyorsun. Çünkü bu konuyu kimse ekrana taşımaz. Feryadı kimse duymaz. Her şeye rağmen yeni nesil hakemler daha cesur. Bu konuya nereden geldik? M.Kamil Abitoğlu, 13 Aralık 2008'de (15.hafta) Bursa-Trabzon maçını yönetti (2-1) . Trabzon ağır ve sert tepki koyunca tam 7 hafta maç alamadığını yazmıştım. MHK itiraz etti ve trafik kazasını gerekçe gösterdi. Abitoğlu trafik kazasını 19 Şubat 2009'da geçirdi. Kazadan sonraki maçı 28 Şubat 2009'daki Ankara-G.Birliği maçı (22.hafta). Görüldüğü gibi trafik kazasının maç almasıyla ilgisi yok. Kaza olmasaydı, 7 hafta değil belki 6 hafta dinlenmiş olacaktı. Ama sesi 4 büyükler kadar "yüksek volümde" çıkmayan bir başka takım hakem hatasıyla mağlup olunca, o hakem hiç ceza almadan, dinlendirilmeden görev alıyor. Örneklere şimdilik girmeyeyim. Zıp zıp zıplayanlar için yeri geldiği zaman dökeceğiz. Bu yüzden ben diyorum ki, "MHK'nın nazarında kulüpler eşit olmalı. Tamam, hakem maç satmaz ama durumdan vazife çıkarabilir." Ben bunu deyince ya da yazınca bazılarının sesi "yüksek volümde" çıktı. Kızmayacaksın, sinirlenmeyeceksin. Benim demek istediğimi herkes çok iyi anladı ve anlıyor. Sadece ve sadece telefonda sesi "yüksek volümde" çıkan anlamak istemiyor. Çocukları ya da bu işten anlamayanları kandırırsın ama beni kandıramazsın. Tıpkı geçen hafta son derece başarısız olan iki hakemin bu hafta maç alması gibi... Haftanın sözü "Bank Asya'nın yöneticilerinin yerinde olsam, Federasyonla olan sözleşmeyi derhal feshederim. 8 maçın oynandığı gün ve saate Bank Asya finalini koymanın bir bedeli olmalı mutlaka." (Sadık Söztutan) Ciddi bir kaos! "Gay hakemin" düdük savaşını dün gazeteler birinci sayfalarından verdi. Geçmiş federasyon döneminde bir talimat eklendi. "Sağlık sebebiyle askerlik yapmayanlar, hakemlik yapamaz" diye. Bu yüzden birkaç hakem klasmanlardan çıkarıldı. Futbolun sevildiği önemli bir ilimizden bir il hakemi askere gidiyor. 2 ay birliğinde kalıyor. Birliğinde rahatsızlık olunca, Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne gönderiliyor. Ve oradan "Psikoseksüel bozukluk ve depresif bozukluktan dolayı askerliğe elverişli değildir" diye rapor veriliyor. Bu hakem, bu raporu, sonuçlarını hiç düşünmeden bulunduğu ildeki hakem kuruluna veriyor. Şimdi MHK ya da federasyon son sözü söyleyecek. Bu hakem, hakkını AİHM'de arayacakmış. Federasyonun vereceği karar da bence önemli değil. Ama bu çocuk, mutlaka deşifre olacak. Olmamasına imkân yok. O şehirde nasıl yaşayacak? Ama dün gazetemizin sayfa toplantısında Spor Müdürümüz Sadık Söztutan'ın bir tespiti vardı ki bu her şeyi özetledi: "Askerlik yapmamanın ama hakemlik yapabilmenin tek ve en kestirme yolu eşcinsel olmak." Bıçak kemiğe dayandı Hakem Derneği Genel Merkezi birkaç ilde seçimi iptal etti. Olayın hukuki tarafı o kadar karışık ki. Benim anladığım şu; Genel Merkez işin çözümü tarafı değil, kaosun tarafı. Olabilir. Ama iş iyiye gitmiyor. Bakın, 11 Mayıs Pazartesi günü Ordu'da Hakem Derneği'nde tekmeler havada uçuşuyor. 65 yaşındaki by-pas ameliyatlı bir muhasip üye, genel merkezin atadığı il gözlemcisi tarafından dövülüyor. Dernek odasında ve görevi başında. 10 günlük iş göremez raporu alıyor. Olay mahkemeye intikal ediyor. Hakem dernekleri 65 yaşında insanların görev yaparken tekme tokat dövüldüğü mekanlar olmamalı! Bünyamin Gezer'in notu 7.4 Bünyamin Gezer kupa finalindeki genel yönetimi iyiydi. Oyunu kontrol etti. Gerekli avantajları başarıyla uyguladı. Fakat GTK'nın gözlemci seminerlerinde ortaya koyduğu kriterler ve siyah-beyaz uygulamasına göre; şayet fırsat bulunup bu rapor okunursa, (bazı gözlemcilerin raporlarını incelemeye sıra gelmiyor da), kontrol edilirse ceza puanına girmemesi için bu notun 7.4 olması gerekir. Çünkü maçta iki tane siyah-beyaz var. Birincisi, penaltı asla penaltı değil! Skoru etkilemiştir. Maç 4-1 biteceği yerde 4-2 bitmiştir. İkincisi, Semih'in rakibine "yaralayıcı, sağlığını tehlikeye düşürücü hareketi" sarı değil, kırmızı karttır. Bu iki hata "bana göre, sana göre" değildir. Maçın gözlemcisi Sevgili Ahmet Akçay hocam raporunu yazmıştır. Kendisine saygımız var. Muhtemelen de yüksek bir not vermiştir. Ama GTK talimatlarına göre 7.4'ten yüksek not vermesi halinde GTK Üyesi Cem Tosyalı'nın siyah-beyazına mutlak takılması gerekir. Seminlerde anlatılanlar ve dinlediklerimiz bize bunu söylüyor. Bazı gözlemcilerin bu kriterler dışında istediği gibi rapor yazdığını ve bu raporların incelenmesine henüz sıra gelmediğini biliyoruz. Tersi olsaydı, 13 Mart tarihi yazımıza cevap gelirdi. Siz ne dersiniz Sayın Kemal Dinçer? HAKEM - METRE Maç Hakem Maç KK SK Penaltı Hacettepe-Sivas Fırat Aydınus 18.maçı 12 76 3 Antalya-F.Bahçe Aytekin Durmaz 13.maçı 1 36 2 G.Antep-Kocaeli Süleyman Abay 10.maçı 7 54 3 G.Saray-G.Birliği Koray Gençerler 15.maçı 6 66 3 Denizli-Ankara Yunus Yıldırım 21.maçı 3 67 - Konya-Eskişehir Bülent Yıldırım 15.maçı 4 69 2 Trabzon-Bursa Hüseyin Göçek 17.maçı 2 74 2 Belediye-Kayseri Selçuk Dereli 17.maçı 4 87 1 A.Gücü-Beşiktaş Tolga Özkalfa 19.maçı 5 63 4