PEKİ SİYASİLER NE DÜŞÜNÜYOR?
Korucusundan dağdaki askerine, köylü Hasan efendiden, şehirli Ahmet'e kadar, her yaştan insana, Doğu ve Güneydoğu'da demokratik açılımın ne anlama geldiğini sorduk. Bir de seçim dönemleri hariç Ankara'dan pek uzaklara açılmayan siyasilere soralım dedik.

Demokratik açılımın bölge insanı için daha fazla özgürlük anlamına geldiğini anlatan Saadet Partisi Mardin İl Başkanı Mehmet Timurağaoğlu, Kürt halkının hiçbir şeyin yasaklanmadığı hür bir Türkiye özlemi içinde olduğunu vurguluyor: "Bütün insanlarımızın hayatlarında önlerine çıkan bütün engelleri aşmaları lazım. 1980'li yıllarda 'Kürtçe konuşmak yasaktır' diye ilanlar duyurular asılıyordu. Bugün çok şükür iyi bir noktaya geldik. Bölgenin üzerinde oynanan oyunlar inşallah bu demokratik açılımla bozulur. Bulanık suda balık avlamanın sona ermesi için bu açılım sürecinin kararlılıkla sürdürülmesi gerekir. Zaman içinde yapılan yanlışlar bir kenara bırakılmalı. Bölge insanına doğuştan gelen, anadilde eğitim gibi temel hak ve hürriyetler verilmelidir" diyor.
Mehmet Timurağaoğlu GAP AÇILIMIN LOKOMOTİFİ
Timurağaoğlu bölgenin temel ekonomik dinamiğinin tarım alanları olduğuna dikkat çekiyor: "GAP projesi deyip geçmemek lazım. Burada 16 milyon dönüm araziden bahsediyoruz. Geleceğin stratejik kalkınma alanı tarımdır. Bu arazilerin suya kavuşması, suyla birleşmesi bölgedeki kalkınmaya büyük ivme kazandıracaktır. Mardin Ovası'ndan başlayıp Şanlıurfa'ya kadar uzanan bu arazi sulanırsa, işsizlik ortadan kalkacak. Böylece tersine göç başlayacak. Aş ve iş bulan insanların da artık terör olaylarından mağdur olmayacağına inanıyorum. Demok-ratik açılımın yanında bölgede ekonomik açılımın, eğitim ve sağlık reformunun da yapılması şarttır."
Halit Demir İNSANLARI YÜREKLENDİRMEK LAZIM
AK Parti Mardin Milletvekili Halit Demir, açılımın vatandaşa yeterince anlatılamadığı yolundaki eleştirilere, "Bu öyle üç günde beş günde sonucu alınacak bir süreç değil. Elimizde şu tarihe kadar bunları yapacağız diye maddelerin sıralandığı somut bir paket yok. Olması da imkansız. Çünkü bu projenin hangi aşamalardan geçeceğini adım adım yaşayarak göreceğiz" diyor. Bölge halkının tarihten gelen hoşgörü kültürünü muhafaza etme eğiliminde olduğunu vurgulayan, Demir, "Herkesin açılımdan ne beklediğini anlatabilmesi için insanları yüreklendirmek lazım. Çünkü bölge insanı hala korku içinde yaşıyor. Bu konuda herkes çıkıp açıkça fikrini söyleyebilmeli. Sürece katkı sağlamak isteyen herkesle görüşülmeli, fikirlerine değer verilmeli " şeklinde konuşuyor.
Yalçın Topçu ÖNCE TERÖR BİTMELİ
Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Yalçın Topçu ise Güneydoğu'da çözümün terörün bitirilmesinden geçtiğini belirterek, "Bu arada yurt içinde sosyal, ekonomik ve kültürel iyileştirmelerle dağın kaşıma alanları ortadan kaldırılmalıdır" diyor. Topçu teröristin dağda, mağarada ya da ağaç kovuğunda her neredeyse imha edilmesi gerektiğine vurgu yapıyor: "Aynı zamanda lojistik desteğin kesilerek, uluslararası alanda mücadelenin haklılığının savunulması gerekir. Bu noktada merhum Genel Başkanımız Yazıcıoğlu, Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na 55 sayfalık terörle ve teröristle mücadeleye ilişkin eylem planı sunmuştu."
Topçu, terörle mücadele için profesyonel ordu kurulmasının kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor: "Keşke bu iş başladığı zaman bin tane yağız Anadolu delikanlısını mobil kuvvet olarak teröristin önüne koysalardı. Bu bin tane yağız Anadolu delikanlısının bu işle ilgili psikolojisi ve felsefesi olsaydı. Arkasındaki evi barkı, karısını çocuğunu düşünmeseydi, hukuku ve kanunu ona göre düzenlenseydi. Yanaşık düzen sistemiyle eğitim almış Mehmetçiği oraya adeta hedef gösterir gibi diktiler. Neticede Anadolu çocuğu askerlik görevini yapıyor ama arkada bıraktığı ailesini de oraya taşıyor. Nöbette hayallere dalıyor. Bu şartlara göre eğitilmediği için de teröristle mücadele edemiyor."
MAHMUR PKK'NIN İNSAN TARLASI
ABD'nin PKK'yı artık bu coğrafyada istemediğine dikkat çeken Topçu şunları söylüyor: "Ülkeyi yönetenlerin bunu iyi okuması lazım. Şimdi Mahmur Kampı'nda 10 bin insan terör örgütünün 'Türkiye'de zulüm var' propagandası yüzünden bekletiliyor. Oraya maksatlı götürüldüler. Onlar orada dağda kullanılmak üzere adeta bir insan tarlasında yetiştirildi. Bu insanlar BM eliyle beslendi. Şimdi bu insanlar elin adamına pahalı gelmeye başladı ve artık o coğrafyada istenmiyorlar. Bunlar da Türkiye'ye tıkılacak, burada siyasi zemine sokulacak, mücadeleyi başka türlü başlatacaklar. Siyasi irade bunu göremiyor. Bu coğrafyada insanları Mahmur Kampı'na mecbur edecek derecede hangi haklar engellendi. Cenazelerini mi gömemediler, düğünlerini mi yapamadılar? Hakkari'den gelip Edirne'de Ankara'da çalışamadılar mı? İmtihana girip devlet kapısında memur olamadılar mı? Hepsini yapabildiler."
Mazhar Bağlı MÜESSES NİZAMCILAR AÇILIMI İSTEMİYOR
Demokratik açılım yol haritasının mimarlarından Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim görevlisi ve AK Parki MKYK üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı, açılımın müesses nizamı korumak isteyenlerin işine gelmediğini belirtiyor: "Çünkü bu bir avuç azınlık şimdiye kadar toplumu yönetmişlerdir. Toplumda var olan farklılıkları, etnik grupları birbirlerine karşı kışkırtmak suretiyle ülkeyi idare etmişlerdir. Kürtlere karşı Türkleri, Türklere karşı Kürtleri, Müslümanlara karşı gayri Müslimleri, Alevilere karşı Sünnileri kullanmışlardır. Bunları birbirlerine karşı kullanamadıkları zaman toplumun egemeni ve hakimi olamayacaklar." Bağlı, açılımın önündeki en büyük engelin ise yargı vesayeti olduğu görüşünde: "En büyük engel yargıdır. Çünkü bugün yargı vesayeti askeri vesayetten daha problemlidir. Bundan kurtulmak daha zordur. Askeri vesayetten kurtulmak çok daha kolaydır. Bunu hem dünya kamuoyuna, hem de iç kamuoyuna anlatabilirsiniz. Toplumun da desteğini alabilirsiniz. Sözgelimi Tienenman Meydanı'nda bir tankın önüne çıkan çocuğu hepimiz hatırlıyoruz. Yeltsin'in tankın üzerine çıkıp manifestosunu okuduğu zamanı hatırlıyoruz."
KORUCULUK KALDIRILMALI
Koruculuğun açılımın önünde duran ikinci büyük engel olduğunu anlatan Bağlı "AK Parti'nin aktörü olarak değil bir sosyolog olarak şunu söylüyorum. Koruculuk bozguncu bir sistemdir. Bölgenin sosyolojik dokusunu bozan bir sistemdir. Bir an önce bitirilmelidir. Bunun için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Bu konuda bir mazeret uyduracak durumda da değiliz. Ancak bölgede sorunların çözümsüzlüğü üzerine 100-150 yıllık yürüyen bir politik yapılanma, bir anlayış söz konusudur. Ve biz hepsini birden çözme gibi büyük bir sorumluluğun altına girmiş bulunmaktayız. Elimizi değil başbakanımızın deyimiyle vücudumuzu taşın altına koymuşuz. Bizim niyetimiz bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. Biz problemlerin çözümü için çalışıyoruz. Bu konuda da insanların bize destek vereceğinden hiç kuşkumuz yok" diye konuşuyor.
NE ÇEKTİĞİMİZİ ANLAYIN!
Van'ın Gevaş ilçesine bağlı Aydınocak köyüne akşam karanlığında habersizce gidiyoruz. Köyün girişinde korucular, bizi fark ediyor ve hemen silahlarına davranıyor. "Muhtarı görmeye geldik" deyince "Geeçç" diyorlar. Muhtarın evini buluyoruz. Evin delikanlısı içeri buyur ediyor. Çaylarımızı yudumlarken odaya iki küçük kız geliyor. İkisi arasında 6 ay fark var, büyüğünün hâlâ diğerinin yeğeni olduğunu öğrenince donup kalıyoruz. Oda geçen her dakika kalabalıklaşıyor, ortam köy odası muhabbetine dönüyor. Kürtçe Türküler söylenirken, bilenler eşlik ediyor. Köyün öğretmenine 'bunlar ne söylüyor?' diye sorunca, köylülerden biri "Bizim yıllarca ne çektiğimizi şimdi anladınız mı?" diye hayıflanıyor.
Kezban Yılmaz Eylemci çocuklar yarının militanları
İHD Diyarbakır Şubesi'nin verilerine göre, bölgedeki terör olayları ve gösteriler sırasında ön saflara sürülerek kullanılan bine yakın çocuk, mahkemelerin kapılarını aşındırıyor. Büyük bir çoğunluğunun yargılamaları sürerken, şu ana kadar suçlu bulunarak, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'ne konulan çocukların sayısı 82. Yaşları 12-15 arasında. Yüzde 90'ı terör örgütü üyesi olmak veya destek vermek suçundan hüküm giymiş. İHD Diyarbakır Şube Yardımcısı Avukat Kezban Yılmaz, demokratik açılım sürecinde çocukların yargılanma usullerinin iyileştirilmesi gerektiğini savunuyor: "Bu çocukların çoğu somut deliller olmadan sadece eylem sırasında orada bulundukları için hapse konuldu. Avukatlığını yaptığım çocuklar cezaevine ilk gittiğimde bir iki kelime zor konuşuyorlardı. Eğer bu çocuklar ağır cezada yargılanmaya devam ederse, 5 yıl sonra karşımıza çok daha tehlikeli bir durumda çıkarlar. Cezaları bitip sokağa döndüklerinde burada da durmazlar. Eğitimsiz ve mesleksiz olmaları onları PKK'nın gelecekteki hazır elemanları haline getirecek. Yani devlet farkında olmadan PKK'ya potansiyel militanlar yetiştiriyor."
SONUÇ: Açılımın başarıya ulaşması için
>> Geçmişte yapılan yanlışlar gözden geçirilmeli.
>> Özellikle devletin bölgede yetkilendirdiği ama görevini kötüye kullanan art niyetli kişilerden hesap sorulmalı.
>> Korucuların şeçiminde hassasiyet gösterilmeli ve bölge bürokratlar, memurlar açısından sürgün yeri olmaktan çıkarılmalı.
>> Doğu ve Güneydoğu'ya yapılan tohum ve para yardımlarına çeki-düzen verilmeli. Zira halk yapılan yardımları geçim kapısı olarak gördüğünden ekili alanların sayısının her dönem azaldığı gözlerden kaçmamalı.
>> Fıstık, badem ve tahıl alanlarında Türkiye'nin deposu olma özelliği taşıyan bölgede bu alandaki üretim teknolojiyle desteklenmeli.
>> Hayvancılığın önemli geçim kaynağı olduğu Van ve Hakkari'de bir yün işleme tesisinin dahi olmadığı dikkate alınmalı.
>> Bölge insanına yerinde istihdam sağlayacak, ekonomiye de artı değer kazandıracak fabrikalar kurulmalı.
>> Halkın, Türkiye ile kaynaşmasını sağlayan TRT-6 (Şeş) gibi yayın organlarının sayısı artırılmalı.
>> Kimlik üzerinden yapılan değerlendirmelere dikkat edilmeli. Diyarbakırspor maçında meydana gelen olayları bölge insanını kapsayacak şekilde genellememeli ve suçlamalardan kaçınılmalı.
>> Dahası empati kurularak, oraya layık görülen muamelenin hayatı ne kadar zorlaştırdığı anlaşılmaya çalışılmalı.
>> Siyasiler bölge insanı ile aralarında oluşturdukları gereksiz insan bariyerlerini kaldırıp doğrudan temas kurmalı.
>> Halka 'öteki' yerine 'bizimki' muamelesi yapılmalı.
>> Yargı uygulamalarında özellikle çocuklar noktasında dikkatli bir yol izlenmeli 'ders, ceza' vermek yerine topluma kazandırma esas olmalı.
>> Arama noktalarındaki uygulamalara dikkat edilmeli. Kişilerin bagajlarının üzerine kimlik fotokopisi yapıştırma zorunluluğuna son verilmeli.
>> Geri dönüşler kesinlikle özendirilmeli, insanlar istemedikleri ortamlarda yaşamaya mahkûm edilmemeli.
-BİTTİ-