8. bölüm
Osman SAĞIRLI ve Cemil Yıldız hazırladı
YAŞAR KOCAOĞLU, 25 YIL ÖNCE BUGÜN KATLEDİLEN ANNE VE BABASININ ÖLDÜRÜLDÜĞÜ YIKIK EVİ GÖSTERDİ
PKK'NIN KATLETTİĞİ İLK SİVİLLER
Leyla ile Mecnun, Şirin ile Aslı... Yıllar sonra ozanlar İbrahim ile Hatun'un aşkını dillendirirlerse şaşmayın...
PKK'nın katliam yaptığı her köyün, mezranın mazisinden ayrı bir dram, ayrı bir acı yükseliyor. Terör örgütünün "ilk sivil katliamı" gerçekleştirdiği Eruh'un Dağdöşü Köyü Çimencik mezrasında yaşanan acıların tarifiyse neredeyse imkânsız. Bu türden acıları anlatabilmenin yolu ya yaşamak ya da tanık olmak. Babası İbrahim ve annesi Hatun Kocaoğlu'nun katlediliş hikayesini, altında yatan gerçekleri öğrenmek için ilçe merkezindeyiz . Kahvehanenin önünde bir masaya oturuyoruz. Çay dağıtan çıraktan başka bizimle ilgilenen yok. Nurettin bir ara yanımızdan ayrılıyor, döndüğünde de belli etmeden "Hadi aşağı gidelim" diyor.
TABANA KUVVET
Onun rehberliğinde Yaşar Kocaoğlu ile aşağı mahalledeki evinde buluşuyoruz. Kocaoğlu anne babasının mezarının köyde viraneler içinde olduğunu söyleyince, birlikte yollara düşüyoruz. Eruh'tan Dağdöşü'ne gelene kadar köstebek yuvasını andıran 85 kilometrelik dağ yolunu aşıyoruz. Mezraya girmek için ilerlerken aracın altı taş yolda sıkışıyor, ilerlememiz imkânsızlaşıyor. Bu defa da tabana kuvvet 5 kilometrelik yolu yaya geçerek, Çimencik mezrasına ulaşıyoruz. Yaşar Kocaoğlu'nun evini aramaya koyuluyoruz. Ancak köyden geriye taş yığınlarından başka bir eser kalmamış. Yaşar Kocaoğlu bile evlerini birkaç deneme yanılma sonunda bulabiliyor. Ve evlerinin başına ne geldiğini anlatarak söze başlıyor: "Babam Türk'tür. Sinop'tan askerlik görevi için Eruh'a geliyor. Sonra tekrar Sinop'a dönüyor. Bir yıl sonra asker arkadaşını ziyaret için tekrar Eruh'a geliyor. Burada Kürt olan anneme sevdalanıyor, onunla evleniyor ve bir daha geri dönmüyor. Kürtlerin bütün örf ve adetlerine göre yaşamasına rağmen sürekli dışlanıyor. PKK yanlıları tarafından 'sen ajansın aramızda ne işin var, defol git buralardan' diye aşağılanıyor. Bu yüzden komşuları bile kapısını çalmaz oluyor".
PKK'YA İHBAR EDİYORLAR
1984 yılından itibaren bölgede terör olaylarının artış gösterdiğini anlatan Yaşar Kocaoğlu, "Bu sıralarda PKK bebek, genç, yaşlı demeden katliamlar yapıyordu. Bizim mezranın karşısındaki mahalleden birileri babamı 'Bu İbrahim devlete ajanlık yapıyor' diye PKK'ya ihbar ediyor. Onlar da zaten bahane arıyor. PKK'dan babamı ve annemi vurmaları için bölgedeki teröristlere emir geliyor. Annem de o sırada Mardin İdil'deki ablamın evinde duruyor. Annem ablamı da alarak köyümüze dönecek. Teröristler önce ablamın İdil'deki evine gidiyorlar, annemin ellerini ayaklarını bağlıyor, ağza alınmayacak küfürler ediyorlar. Babam için 'İtin nerede itini getir' diye hakaret ediyorlar. Annemi öldürmeden önce kaleşnikofun dipçiğiyle vurup yüzünü gözünü kırıyorlar. Teröristlerden biri annemi öldürmek istiyor ama diğerleri 'itiyle beraber öldürelim' diyerek engel oluyor. Bu sırada ben ve ablam olup biteni bir kenarda saklanarak takip ediyoruz."
"Bir ara babamın yanına koştum ona sarılmak istedim ama babam beni eliyle geri itekledi. O hiç konuşmuyor, son anlarında bile beni korumaya çalışıyordu. Sonra annemi ve babamı dışarı çıkardılar. Kapıyı üzerimize kilitlediler. Ama biz korku içinde camın kenarından olanları izlemeye devam ediyorduk. Annemi babamı yüzleri tanınmayacak şekilde dövdükten sonra gözümün önünde bahçede kurşuna dizdiler. Benim babam kendi halinde kimseye zararı olmayan, aksine herkesin yardımına koşan bir insandı. Elindeki lokmayı sokaktaki Kürt çocuklarına bölüştüren bir adamdı. Peki annemin günahı neydi. Kürtçülük adına mücadele ettiğini söyleyen bu hainler Kürt olan annemi de acımasızca katlettiler. Kurşun sıkmadan önce de 'siz devletin ajanısınız, hadi bakalım o çok sevdiğiniz devlet gelsin sizi kurtarsın' diye bağırdılar. Bu katliamın ardından annemi babamı öldüren teröristler yapılan operasyonlarda yakalandılar. Savcılığa verdikleri ifadede, babamı ve annemi devlet yanlısı oldukları, ajanlık yaptıkları için öldürdüklerini itiraf ettiler. Bu ifade tutanakları dava süresince biriktirdiğim dosyada mevcuttur."
KARŞI KÖYDEN DESTEK ALDILAR
Yaşar Kocaoğlu bir ara kendini kaybederek aniden köyün karşı tarafını gösteriyor ve ekliyor: "Bakın karşı yamaçtaki köyün adı Dönerdöver. PKK'lılar karşı dağlardan önce bu köye geliyorlar. Akşam üzeri köye iniyorlar. Köyden bir adamı sabah bizim köye gönderiyorlar. Pınarın başında evi gözetlemesini evden çıkan olursa haber vermesini istiyorlar. Bu arada yeğeni de tepede bekliyor o da bizim evi gözetliyor. Yani evimizi tam bir hedef hâline getiriyorlar. Sonra kapıyı önce komşu köyden gelen amca çalıyor. Ablam 'kim o' diye soruyor. 'Ben Musa' deyince ablam tanıyor ve kapıyı açıyor. Teröristler daha sonra içeri giriyor ve katliamı yapıyorlar. Olaydan sonra teröristlere destek veren bu komşu köyden 15 kişi gönüllü olarak dağa çıkmıştı. Onlara silah da verdiler. Sonra da devlet geldi köyü tamamen yıkarak insanları boşalttı. Ne baba ocağı kaldı. Ne ana kucağı. 15 yaşında yetim kaldım. Çaresizdim, mecburen Eruh'a taşındım. Bazıları bana hâlâ 'ajanın oğlu' diye kem gözle bakıyorlar, beni ve çocuklarımı hakir görüyorlar. Bu yüzden iş için gittiğim bütün kapılar yüzüme kapandı. Bazı dönemler geçici olarak iş buluyorum ve 4 yavruma sıcak bir aş kaynatmak için mücadele ediyorum. Ben şimdi artık ülkemde Eruh'umda huzur istiyorum, barış istiyorum. Akan kanların gözyaşlarının dinmesini istiyorum."
HAKSIZLIĞA SON VERİLSİN
İlkokul mezunu olduğu için kanunlar nezdinde hakkını nasıl arayacağını bilemediğini anlatan Yaşar Kocaoğlu, "Ailemin başına gelenler yüzünden hep dışlandım. Bırakın parayı akıl için danıştığım dostlarım bile bana yüz çevirdi. Avukat tutacak gücüm yoktu. 20 Aralık 2006 tarihinde terör mağduru olarak Siirt Valiliği Terör Zararlarını Tespit Komisyonu'na dilekçe verdim. Komisyon terör yüzünden uğradığım zararın yasa kapsamına girmediğine karar vererek, tazminat talebimi reddetti. Bölge jandarma komutanlığı, kaymakamlık, valilik ve Genelkurmay Başkanlığı'na, yapılan adaletsizliğin giderilmesi için defalarca dilekçe yolladım. Yine netice alamadım. Sonra ablamın ve eniştemin yardımıyla bir avukat tuttuk. Çok şükür bu açılım sayesinde belediye sosyal projeler başlattı. Ben de bu projelerden birinde bahçe düzenlemesi yapıyorum, ağaç ve çiçek ekiyorum. En azından evdeki 5 yavruma bir çorba kaynatabiliyorum. Demokratik açılımla birlikte bölgede iş imkânlarının artacağına inanıyorum. Benim ve çocuklarımın gidecekleri başka bir yer yok. Yeni ekmek kapıları açılırsa en azından çocuklarım benim gibi sıkıntı çekmezler. Uğradığım haksızlıklara son verilirse açılım benim de kurtuluşum olacak" diye konuşuyor.
MEZAR TAŞLARI BİLE YOK
Hangi dağa yaslandıysa altında kaldığını anlatan Yaşar Kocaoğlu, anne ve babasının Çimencik Mezrası'ndaki mezarı başında dua ediyor. Kocaoğlu, "Benim yaşadığım çaresizliği bakın ve görün. Babamın annemin kabirlerine bir mezar taşı bile yaptıramadım. Şimdi ağaç çiçek, dikerek eve ekmek götürüyorum. Açılım olup tekrar refaha kavuştuğumda, ablamla birlikte babama ve anneme güzel bir mezar yaptıracağım. Burayı en çok sevdikleri gül, nergis ve karanfillerle bezeyeceğim" diyor.
YARIN: EN BÜYÜK ENGEL KORUCULAR