Allahü teâlâ, insanları, öldükten sonra tekrar dirilterek, hepsini hesâba çekeceğini, îmân edip, iyilik etmiş olanların Cennetlerde lezzetler içinde sonsuz yaşayacaklarını ve Peygamberlerin bildirdiklerine inanmayanların Cehennemde sonsuz azâblar, acılar içinde kalacaklarını haber vermiştir.
Dünyâ lezzetleri, eğer İslâmiyetin mubâh ettiklerinden ise, âhırette bunların hesâbı olacaktır. Allahü teâlâ, eğer merhamet etmezse, hesâba çekilenlerin hâli çok zor olacaktır. Eğer mubâh olmayan lezzetler ise, azâb yapılacaktır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Ölmeden evvel ölünüz. Hesâba çekilmeden önce kendinizi hesâba çekiniz!)
Hazret-i Ömer, halifeliği döneminde, şehrin bekçiliğini kendisi yapardı. Nerede bir noksanlık görürse, onu giderirdi. Bu kadar ihtiyâtlı hareket etmesine rağmen, hep ağlardı. Kendisine;
-Yâ Emîr-el mü'minîn, bu kadar korkmanızın ve ağlamanızın sebebi nedir, diye sorulduğunda, cevaben;
-Eğer bir koyun veyâ bir keçi Fırat kenârında gezerken hastalansa, onun hastalığına ilâç yapılmazsa, korkarım ki, kıyâmette onu benden suâl ederler, buyurur.
Abdullah bin Amr bin Âs hazretleri şöyle anlatır:
"Hazret-i Ömer'in vefâtından sonra, ben dâimâ duâ ederdim ki, yâ Rabbî, hazret-i Ömer'i rüyâda bana göster diye. Oniki aydan sonra duâm kabûl olup, rüyâmda gördüm. Gusül edip, peştamalına tutunmuş şekilde gördüm. Dedim ki;
-Yâ emîr-el mü'minîn! Allahü teâlânın huzûrunda yerini nasıl buldun. Buyurdu ki:
-Yâ Abdullah! Sizden ayrılalı ne kadar zamân oldu.
-Oniki ay dedim. Bunun üzerine;
-Şimdiye kadar muhâsebede, hesap vermekte idim. Dünyâda yaptığım işlerimden dolayı helâk olmak korkusu vardı. Eğer, Allahü teâlânın rahmeti gazâbını aşmasa idi, çâresiz mahvolurdum. Şimdi ben ve sen bilelim ki, defterleri günâh ile siyâh etmişiz. Ben ve sen tâ'at ve hasenâtı rüzgâra vermişiz. Ben ve sen yüz suyunu Allahü teâlâ ve Resûlü önünde yere dökmüşüz, huzûrunda edebsizlik etmişiz. Ben ve sen dünyâ malına mağrûr ve meşgûl olup, âhıret hâzırlığı yapmamışız, buyurdu.
Hazret-i Ömer, dünyâda geçinecek miktârdan fazla eşyâ tutmazdı. Ya bizim gibi âsî kulların, âhıreti dünyâya veren hasîslerin, belki âhıreti bir başkasının dünyâsına veren düşük kimselerin hâli ne olur!"
Muhyiddîn-i Arabî hazretleri buyururdu ki:
"Peygamber efendimizin, (Hesâba çekilmeden evvel, hesâbınızı görünüz) emirleri ile, bâzı meşâyıh, her gün ve her gece yaptıkları işlerden kendilerini hesâba çekiyor. Ben, hesâbda onları geçtim ve işlediklerimle berâber, düşündüklerimde de, hesâbımı görüyorum."
Hazret-i Alî buyurdu ki:
"Uğraşmadan, çalışmadan Cennete kavuşacağını zanneden kimse, hayâle kapılıyor. Çalışarak kavuşacağım diyenin de kendini yorması, ibâdet meşakkatlerini yüklenmesi lâzımdır."
Netice olarak insanlar, dünyâda iken yaptıklarından dolayı kendilerini hesâba çekmiyorlar. Halbuki herkesin, ölmeden, hesaba çekilmeden önce, kendini hesaba çekmesi, âhırette hesâp günü için hazırlanması lâzımdır. Tekâsür sûresinin 8. âyet-i kerîmesinde meâlen buyurulduğu gibi:
(Her nîmetin şükründen muhakkak sorulacaksınız.)