Ana-babasına hizmet edenlerin ömrü...

A -
A +

Allahü teâlânın rızâsı, dînine bağlı olan ana-babanın rızâsında, gadabı da, dînine bağlı olan ana-babanın gadabındadır. Peygamber efendimiz; (Cennet anaların ayağı altındadır) buyurmuştur. Benî İsrâil zamanında sâlih ve zengin bir kimsenin üç oğlu varmış. Bir gün bu zât, ağır bir hastalığa yakalanır ve yatağa mahkûm olur. Büyük oğlu, küçük kardeşlerini çağırır ve; -Ey kardeşlerim, babamızın epeyce malı var. Fakat bugün kendisinin hizmeti ise ağırdır. İsterseniz sizler malını alın ve hizmetini bana bırakın, der. Kardeşleri malı alarak, babalarının hizmetini büyük biraderlerine bırakırlar. Büyük kardeşleri sâlih bir kimse olduğu için babasının hizmetini kendisine nimet, ganimet ve ibâdet bilir. Babasının vefâtına kadar bu hizmeti yapar. Fakat hanımının bu işe, hiç gönlü râzı olmaz ve malı almadığı için onunla münâkaşa eder. O ise hanımına; MALI İÇİN DEĞİL!.. -Ey hatun, ben babama, malı, mirâsı için değil, Allahü teâlânın rızâsı için hizmet edip hayır duâsını almak istiyorum. Hayır sizin bildiğinizin aksinedir. Bir kimsenin dünyâ dolusu malı olsa, fakat bereketi olmasa, o malda hayır yoktur. Hayır ancak berekettedir, der. Bir gece rüyâsında; -Git, filan yerde yüz altın var, onu al nafaka yap denir. O da; -O malda bereket var mıdır diye sorar. -Hayır yoktur cevabını alınca; -Bereket olmayan şey bana lâzım değildir, der. Bu hâli hanımına söyleyince, hanımı söylenen altınları almadığı için onunla yine münâkaşa eder. Ertesi gece rüyâsında yine; -Filan yerde on altın vardır, git al denilir. O yine bereketi olup olmadığını sorar. Bereket olmadığını anlayınca yine almaz. Üçüncü gece ise yine; -Filan yerde bir altın vardır, onu al da harçlık yap denilir. O da bereketi olup olmadığını sorunca; -Çok bereketlidir cevabını alır ve hemen gider, o altını alır. Sabahleyin o altın ile pazara gider ve iki tane balık alır. Evine getirip balıkların karınlarını yardığı zaman görür ki, balıkların karnında çok kıymetli ve iki dirhem ağırlığında kırmızı bir mücevher var. Birisini hemen pazara götürüp satmak ister. Fakat hiç kimsenin almaya gücü yetmez. Nihayet 30 bin altın kıymeti ile zamanın hükümdarına satar. Eve gelir ve cenâb-ı Hakka şükürler eder. Hükümdar, o mücevherin bir eşini daha araştırır fakat hiç kimsede bulamaz. Tekrar ona soralım belki vardır diyerek gelirler. -Bende vardır deyince, 70 bin altına satar. Son derece zengin olur. Rüyâsında kendisine; "Ey kişi, cenâb-ı Hakkın sana bu kadar lütuf ve ihsânı, muhtaç olan babana ihlâs ile hizmet etmen sebebi iledir. Âhirette olunacak ihsanı ise anlatmak mümkün değildir" denir... EN BÜYÜK ŞEFKAT!.. Peygamber efendimize bir kimse gelerek dedi ki: -Yâ Resûlallah, benim anam-babam ölmüştür. Onlar için ne yapmam lâzımdır? -Onlara dâimâ duâ eyle! Onlar için Kur'ân-ı kerîm oku ve istiğfâr et! -Yâ Resûlallah, bundan fazla yapılacak bir şey var mı? -Onlar için sadaka verin ve hac eyleyin! buyurdular. Birisi de; -Anam-babam şefkatsizdir, onlara nasıl itâat edeyim? deyince, Resûlullah efendimiz; -Anan seni dokuz ay karnında gezdirdi. İki sene emzirdi. Seni büyütünceye kadar koynunda besledi ve sakladı, kucağında gezdirdi. Baban da seni büyütünceye kadar birçok zahmetlere katlanarak besledi. İdâre ve ma'işetini temîn eyledi. Sana dînini, îmânını öğrettiler. Seni İslâm terbiyesi ile büyüttüler. Şimdi nasıl olur da, şefkatsiz olurlar? Bundan dahâ büyük ve kıymetli şefkat olur mu? buyururlar. Netice olarak, ana-baba hakkı çok önemlidir. Gaflet ve şaşkınlığa kapılarak ana-babanın kalbi kırılmışsa, derhâl özür dilemeli, onların rızâsını ve duâsını almaya çalışmalıdır. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (Ana-babaya iyilik etmek, nâfile namâz, oruç ve hacca, ömreye gitmek fazîletlerinden dahâ fazîletlidir. Ana-babasına hizmet edenlerin ömrü bereketli ve uzun olur. Ana-babasına karşı gelip, onlara âsî olanların ömürleri bereketsiz ve kısa olur. Anasına-babasına âsî olan mel'ûndur.)