"Biz de, onun istediğini istiyoruz"

A -
A +

Allahü teâlâ, insanları yarattığı gibi, insanların işlerini de, O yaratıyor. İyi ve kötü şeylerin hepsi Onun takdîri, dilemesi iledir. Fakat, iyi işlerden râzıdır, beğenir, kötülerden ise râzı değildir, beğenmez.

Şecâatin, yiğitliğin, kahramanlığın temeli, Allahü teâlânın takdîrine râzı olmak, Ona tevekkül etmek, Ona güvenmek demektir. Muhammed Ma'sûm hazretleri;
"Belâlar, dertler, Allahü teâlânın irâdesi ve ezeldeki takdîri ile gelmektedir. Onun takdîrine râzı olmak ve teslîm olmak lâzımdır" buyurmuştur.
Mâlik bin Dinâr hazretleri şöyle bir hâdise anlatır:

"O, ÖYLE İSTİYOR!.."
"Bir gün Râbia-i Adviyye hazretlerinin yanına gitmiştim. Abdestini almış, kalan sudan birkaç yudum da içmişti. Dikkat ettim, testinin bir tarafı kırıktı ve çok eski bir hasırda oturuyordu. Kerpiçten bir de yastığı vardı. Bunları görünce çok üzüldüm, içim yandı ve;
-Ey Râbia! Zengin arkadaşlarım var. Kabûl edersen sana onlardan bir şeyler alayım dedim. Bana dönerek;
-Yâ Mâlik! Bana da, onlara da rızkı veren Allahü teâlâdır. O, fakirleri fakir olduğu için unutup, zenginleri de zengin olduğu için hatırlıyor ve yardım mı ediyor sanıyorsun? dedi. Ben de;
-Hayır, hiç öyle olur mu? dedim. Bunun üzerine bana;
-Mâdemki Rabbim benim hâlimi biliyor, benim hatırlatmama ne lüzum var. O, öyle istiyor, biz de Onun istediğini istiyoruz diye cevap verdi."
Ebû Süleymân Dârânî hazretleri şöyle nakleder:
"Başa gelen her şeye râzı olmak hâline kavuşanlar, irfan sâhipleri, âriflerdir. Allahü teâlâ önce gelen peygamberlerden birine vahyederek şöyle bildirdi:
Cebrâil aleyhisselâm yeryüzüne indiğinde ibâdet ile meşgûl olan bir kimseyi gördü ve hoşuna gittiği için;
-Yâ Rabbî! Bu kimse ne iyi dedi. Allahü teâlâ da;
-Ey Cibrîl! Levh-i mahfûza bak buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm Levh-i mahfûzda o kimsenin Cehennemlikler arasında yazılı olduğunu gördü. Allahü teâlâya;
-Yâ Rabbî! Bu işin hikmeti nedir? diye sordu. Allahü teâlâ;
-Ben yaptığım işlerden kimseye karşı sorumlu değilim. Hiç kimse kullarım hakkındaki ilmime akıl erdiremez buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm;
-Yâ Rabbî! İzin verirsen o kimseye gidip durumu bildireyim dedi. İzin verilince, o kimsenin yanına gitti ve;
-Senin yaptığın ibâdetleri Allahü teâlâ kabûl etmedi. Levh-i mahfûzda senin Cehennem ehli arasında olduğunu gördüm deyince, o kimse düşüp bayıldı. Cebrâil aleyhisselâm onun ayılmasını bekledi. Ayılınca şöyle mırıldanıyordu:
-Ey benim Allah'ım! Sana hamdederim. Bütün hamdeden kulların sana nasıl hamdediyorsa ben de öyle hamd ederim. Sonra Cebrâil aleyhisselâma dönerek;
-O bizim Rabbimizdir. Bütün ilmi, kudretinin kemâli, rahmeti ve şefkati ile benim hakkımda öyle uygun görmüş. Ona yine hamd ederim. O beni benden daha iyi bilir dedi ve secdeye kapandı. Secdede ce-
nâb-ı Hakkı tesbih etmeye başladı. Bu durumu Cebrâil aleyhisselâm Allahü teâlâya arz edip o şahıs hakkında üzüldüğünü bildirdi. Cebrâil aleyhisselâma, Allahü teâlâ tarafından tekrar Levh-i mahfûza bakması bildirildi. Bu defâ Levh-i mahfûzda o kimsenin Cennetlik olduğu yazılıydı. Cebrâil aleyhisselâm, cenâb-ı Hakktan hikmetini suâl ettiğinde;
-Kullarım işlerime akıl erdiremezler buyurdu. Cebrâil aleyhisselâm bu durumu yine bildirmek istedi ve izin verildi. O zâtın yanına gidip;
-Müjdeler olsun sana! Yerin Cennet oldu dedi. O kimse bu sözlere hiç şaşmadı ve eski hâlini hiç bozmadı. Eskisi gibi yine hamd ve cenâb-ı Hakk'ı tesbih etmeye devâm etti..."

SÂLİH İNSANLAR...
Ahmed-i Zerrûk hazretlerine, bir kimse;
-Yolunuzun esâsı nedir? diye sorunca, cevaben buyurur ki:
-Yolumuzun esâsı beştir.
1- Gizlide ve açıkta Allahü teâlâdan korkmak, harâmlardan, yasak ettiklerinden sakınmak.
2- Söz ve hareketlerde Sünnet-i seniyyeye uymak.
3- İnsanlardan bir şey beklememek.
4- Fakirlikte ve zenginlikte Allahü teâlânın takdirinden râzı ve hoşnud olmak.
5- Genişlikte ve darlıkta Allahü teâlâya yönelmek.
Netice olarak, kul için, sâhibinin, yaratanının işinden, yaptıklarından, kısaca takdirinden râzı olmaktan başka çâre yoktur. Nefsi îmân edip, küfürden, inkârdan kurtulanlar, Allahü teâlânın kazâ ve kaderinden râzı olurlar. Allahü teâlâ da, onlardan râzı olur. Bunlar, sâlih, evliyâ kullardır.