Allahü teâlâya âsî olmak yani harâm işlemek, insânı dünyâda ve âhırette felâkete götürür. Bu sebeple Allahü teâlâya âsî olmaktan kaçınmalıdır. Ehl-i sünnet i'tikâdını öğrenmeyen, îmânı bunlara uygun olmayan, harâmları, farzları bilmeyen ve bunlara uymayan kimse, Allahü teâlâya âsî olur, harâmlardan sakınmaz, günâh işler. Harâmların en büyüğü, ehl-i sünnet i'tikâdını bilmemek, ikincisi namâz kılmamak ve üçüncüsü de içki içmektir. Dinimizde sarhoş eden her içki harâmdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Şarâp içmek, büyük günâhların en büyüğü ve bütün fenâlıkların ve günâhların anasıdır.) (Bütün fenâlıklar bir yere toplanmıştır. Bu yerin kilidi zinâ, anahtarı şaraptır ve bütün iyilikler bir yerde toplanmıştır. Bu yerin kilidi namâz, anahtarı abdest almaktır.) (Allahü teâlâyı seven ve Kıyâmete inanan kimse, içki içilen yerde oturmasın.) (Şarâbı yapmak, üzümünü sıkmak, taşımak, dağıtmak, satmak ve içmek, günâhta berâberdir ve bunların namâzlarına, oruçlarına, haclarına, zekâtlarına ve sadakalarına sevâb verilmez. Meğer ki tövbe ederler.) (Baldan ve arpadan yapılan içkiler ve sarhoş eden her içki harâmdır.) KESİN EMİR GELDİ!.. İmâm-ı Muhammed Şeybânî hazretleri; "Çok içilince sarhoş eden içkinin azı da harâmdır" buyurmuştur ve Fetvâ da bunun üzerinedir. Başka ilâç varken, bunları ilâç olarak içmek de harâmdır. Hâriçten kullanmak câiz ise de, necisdirler, uçmakla temizlenemez, yıkamak lâzımdır. El-fıkhü alel mezâhibil-erbe'a kitâbında diyor ki: "Sarhoş eden sıvıların hepsi, dört mezhebde de şarâp gibi galîz, fenâ necâsettir. Hanefîde avuç içi yüzeyinden fazlası ile, diğer üç mezhebde görülebilen az miktârı ile kılınan namâz sahîh olmaz. Şâfiîde ve hanefînin bir rivâyetinde, ilâç ve kolonya yapmakta kullanılan miktârı, çok olsa da affedilmiş olup, namâzın sıhhatine mâni olmaz." Esrar, afyon, eroin gibi uyuşturucu şeyleri keyif için yemek, içmek harâm olup, tedâvî için câizdir. İçkinin haram olduğunu bildiren âyet-i kerîmeler nâzil olmadan önce Abbâd bin Sâmit bir ziyâfet verir. Müslümânlardan birkaç kişiyi de dâvet eder. Yemekleri yerler ve içki de içerler. Sonra kendi soylarını öven şiirler söylemeye başlarlar ve aralarında tartışma çıkar. Bu durumu Peygamber efendimize bildirirler. O ânda Resûlullah efendimizin yanında bulunan hazret-i Ömer; -Yâ Rabbî, bize içki hakkında kesin emrini bildir, diye niyâzda bulunur. Bunun üzerine Mâide sûresinin 90. ve 91. âyet-i kerîmeleri nâzil olur. Bu âyet-i kerîmelerde meâlen; (Ey îmân edenler! İçki, kumar, putlar, kumar okları, pistir, şeytân işidir. Bunlardan sakınınız ki, felâh bulasınız. Şeytân içki ve kumar ile aranızda düşmanlık, buğuz meydâna getirmek ister. Böylece Allaha ibâdetten ve bilhâssa namâzdan alıkoyar. O hâlde onlara artık son vermez misiniz!) buyurulur. Bu âyet-i kerimeleri dinleyen hazret-i Ömer; "Biz ona son verdik, yâ Rabbî" der. "BEN, SÖYLEYEMİYORUM!.." Abdülazîz Revvâd hazretleri başından geçen ibret verici bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır: "Medîne-i münevverede idim. Bir gece Mescid-i Nebîye gidiyordum. Bir kadın telaşla bana yaklaşıp; -Ey efendi, eğer sevap kazanmak istiyorsan yardıma gel! Şurada bir hasta var, can çekişiyor, ölmek üzere. Yanındakiler hep kadın. Bir erkek yok ki, ona Kelime-i şehâdeti telkin etsin, söyletsin! dedi. O kadıncağızın bu sözleri üzerine ben de hemen oraya gittim. Ölmek üzere olan adama, Kelime-i şehâdeti söyletmek için ne kadar uğraştıysam da o, bir türlü söyleyemedi. Bir ara gözlerini açıp; -Kaç defâdır bunu söyle diyorsun. Fakat ben söyleyemiyorum. Ben bu Kelime-i şehâdetten ve İslâm dîninden yüzümü çevirmişim, dedi ve sonra öldü. Daha sonra bu adamın kim olduğunu ve hâlini araştırdım ve bana; -Bu adam devamlı içki içerdi dediler. Kendi kendime, Peygamber efendimizin; (Şarap içmeyi âdet eden, vesene, puta tapan gibidir) buyurması elbette doğrudur, dedim." Netice olarak Allahü teâlâ, yiyecek ve içeceklerden bâzılarını helâl, mubâh ettiği gibi, bâzılarını da, harâm, yasak etmiştir. Harâm edilen şeylerin yenilip, içildiği yerlere, Fıkıh kitaplarında, Fısk meclisi denmektedir. Dinimiz, harâm işlemekten ve harâm, günâh işlenen yerlerden uzak durmayı emretmektedir.