Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bid'at ortaya çıkaran ve bunu yapan kimseye şeytan çok ibadet yaptırır. Onu çok ağlatır."
İslâm âlimlerinin büyüklerinden Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri buyurdu ki:
"İnsanı saadet-i ebediyeye kavuşturacak tek yol, Resulullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) izinde bulunmaktır. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumayan din adamına uymayınız! Çünkü İslâm âlimi, Kur'ân-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği yolda olur. Selef-i sâlihîn, Kur'ân-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği doğru yola sımsıkı sarılmışlardı. Sâdık idiler. Allahü teâlânın sevgisine, rızâsına kavuşmuşlardı."
Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin talebelerinden biri, gördüğü rüyalar üzerine, "Artık ben kemâle geldim. Sohbete lüzum kalmadı" vesvesesine kapılıp bir kenara çekildi. Bundan sonra gördüğü güzel rüyalar daha da arttı. Rüyasında kâh uçuyor, kâh insanlara vaaz ediyor, kâh bağlık bahçelik içinde güzel nehirler ve çok lezzetli yemekler yediğini görüyordu. Kendisini bulup sohbetlere niye katılmadığını soran arkadaşlarına bu hâlini anlattı, artık ilmi tamamladığına inandığını, bundan sonra da başkalarını irşatla uğraşacağına dair karar verdiğini söyledi.
Arkadaşları hocaları Cüneyd-i Bağdâdi hazretlerine durumu arz ettiklerinde, "Madem öyle, gidin ona söyleyin, onu bu gece Cennete götürürlerse, Cennete vardığında üç defa Lâ havle... okusun" buyurdu. Talebeler gidip o arkadaşa bunu söylediler. O da, peki dedi.
Hakikaten o kimseyi rüyasında Cennete götürdüler. O kimse Cennete vardığında üç defa Lâ havle... okudu. Gördüklerini ve kendisinde hâsıl olan şeytanî hâllerin hepsini unuttu. Bir anda kendisinin pislik ve çöplük içerisinde olduğunu gördü. Uyandığında içine düştüğü hatayı anladı. Çok pişman olup tevbe etti ve gelip hocasının elini öptü. Sohbetlere devam edip, talebeler arasındaki yerini aldı.
Evliyânın büyüklerinden Ebû Saîd Ebül-hayr hazretlerine sordular:
- Filanca kimse su üstünde yürüyor. Buna ne dersiniz?
- Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda yüzer dedi.
- Filan adam havada uçuyor dediler.
- Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kıymeti var dedi.
- Filan kimse, bir anda şehirden başka şehre gidiyor dediler.
- Şeytan da, bir solukta batıdan doğuya gidiyor. Böyle şeylerin dinimizde kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir. Fakat bir an Rabbini unutmaz buyurdu.
Demek ki, böyle olağanüstü zannedilen hâllerde çok dikkatli olmalı, şeytanın oyununa gelmemeye çalışmalıdır. Dinimiz "uçmak" değil, "yürümek" dinidir.
Netice olarak, Muhammed Mâsum Fârûkî hazretlerinin bildirdiği hadis-i şerifte buyurulduğu gibi: (Bid'at ortaya çıkaran ve bunu yapan kimseye şeytan çok ibadet yaptırır. Onu çok ağlatır.)