İnsana verilen ömür, insan için bir fırsattır. Îmân etmek, îmânını düzeltmek, ibâdetleri yerine getirmek, hayırlı işler yapmak için bu dünyâ ve insana verilen ömür, bir fırsattır, bu fırsatı elden kaçırmamalıdır. İnsana verilen bu ömür içinde, hataları, kusûrları düzeltmeli, vaktinde yapılamayan ibâdetleri kazâ etmeli, kul hakkından kurtulmak için helâlleşme yollarını aramalı, günahlara tövbe etmelidir. Hadis-i şerifte; (Günâhına tövbe eden, hiç günâh yapmamış gibidir) buyurulmuştur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki: "BİZ BAŞIBOŞ DEĞİLİZ!.." "Ey oğlum! Bu zamânınız fırsattır. Fırsat da, büyük ni'mettir. Sıhhatle ve üzüntüsüz geçen vakitler, bulunmaz ganîmettir. Her sâati Allahü teâlâyı zikretmek ile geçirmelidir. Resûlullaha uygun olan her iş, hattâ alışveriş bile zikir olur. O hâlde, her hareketin, her duruşun, Resûlullaha uygun olması lâzımdır. Böylece, hepsi zikir olur. Zikir demek, gafleti tard etmek, Allahü teâlâyı hâtırlamaktır. İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sâhibini unutmaktan kurtulur ve dâima zikretmiş olur. Biz kuluz. Sâhibimizin emrindeyiz. Başıboş değiliz. Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sâhibi olalım! Kıyâmet günü utanmaktan, pişmân olmaktan başka, ele bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamânıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasîb olmaz. Nasîb olsa da, râhat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamânında, yarar iş yapılamaz. Bugün, her vaziyet elverişli iken, ananın babanın varlığı büyük ni'met iken, geçim derdi olmayıp fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Peygamber efendimiz; (Yarın yaparım diyen helâk oldu, ziyân etti) buyurdu. Eğer dünyâ işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep âhıret işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur. Oğlum, bütün varlıkların özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak, keyif sürmek için yaratılmadı. Kulluk vazîfelerini yapmak için, Rabbine itâ'at, tevâzu, kuvvetsizliğini, ihtiyâcını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği ibâdetlerin hepsi, insanlara faydalı şeylerdir. İnsanlara yaradığı için emredilmiştir. Yoksa, hiçbir ibâdetin Allahü teâlâya faydası yoktur. Tâm teslîm olarak, emirleri yapmaya ve yasaklardan kaçınmaya çalışmalıdır. Allahü teâlâ hiçbir şeye muhtâç olmadığı hâlde, kullarını emir ve yasaklar vermekle şereflendirdi. Her şeye muhtâç olan, biz kulların, bu büyük ihsâna, bol bol teşekkür etmemiz, bunun için de, emirleri yapmaya, cândan sarılmamız lâzımdır. Yavrum, yeniden îmânını tâzelemelisin! Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Lâ ilâhe illallah, diyerek, îmânınızı yenileyiniz!) Sonra, Allahü teâlânın râzı olmadığı işlerinden tövbe etmelisin. Yasak ettiği, harâm eylediği şeylerden sakınmalısın. Beş vakit namâzı cemâat ile kılmalısın. "AHİRETİN DEHŞETİNİ DÜŞÜN!" Oğlum! Fırsat ganîmettir. Yani zamân çok kıymetlidir. Bu kıymetli zamânları faydasız şeylere harcetmemelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği şeyleri yapmakla geçirmelidir. Dünyânın geçici lezzetlerine aldanmamalıdır. Ölümü hâtırlamalı, âhıretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir. Kısacası, yüzümüzü dünyâdan âhırete çevirmelidir." Netice olarak aklı olan, tâlihli bir kimse, dünyânın birkaç yıllık hayâtını fırsat ve ni'met bilir. Bu kısa zamânda, dünyânın çabuk tükenen ve hepsinin sonu sıkıntı ve azâb olan, geçici zevklerine, tadına aldanmaz. Bunlarla vakti kaçırmaz. Bu kısa zamânda tohumunu eker. Bir tâne iyi iş yaparak, sayısız meyveler elde eder. Zira insana dünyâda verilen bu fırsat, bir dahâ ele geçmez. Bunun için dünyâ işleri ile zarûret miktârı uğraşmalı, başka zamânlarda, hep âhıreti kazandıracak işleri yapmalıdır. >