İbâdetleri ihlâs ile yapmalıdır

A -
A +

İmânı olan ve harâmlardan sakınıp, ibâdetlerini yapan kimseye, Müslümân denir. Dünyâ ve âhıret saâdetine kavuşmak, îmân etmekle, Müslümân olmakla mümkündür. İmân, belli altı şeye ve bütün emir ve yasakların hepsine inanmak demektir. Allahü teâlâ, kendisine doğru olarak îmân edip itâat eden kulundan râzı olur ve onu sever. Allahü teâlânın râzı olduğu ve sevdiği bir kul olabilmek için, ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, ibâdetleri doğru ve İhlâs ile yapmak lâzımdır. Allahü teâlâ doğru ve ihlâs ile ibâdet yapanları seveceğini, bunların kalblerine dünyâda feyiz yani nûrlar vereceğini, âhırette de sevâb yanî iyilik vereceğini vadetmiştir. Allahü teâlâ, vâdinden dönmez. İbâdet, emirleri yapmak, takvâ harâmlardan, yasak edilmiş olanlardan sakınmak demektir. İbâdetlerin doğru olması için, nasıl yapılacaklarını öğrenmek ve öğrendiklerine uygun olarak yapmak lâzımdır. Zira Peygamber efendimiz; (İbâdetleri benden ve eshâbımdan gördüğünüz gibi yapınız! İbâdetlerde değişiklik yapanlara bid'at ehli denir. Bid'at sâhipleri, muhakkak Cehenneme gidecektir. Bunların hiçbir ibâdetleri kabûl olmaz) buyurmuşlardır. ALLAH RIZASI İÇİN YAPMAK İhlâs, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veyâ nâfile bütün ibâdetleri, meselâ hayrât ve hasenât yapmayı, Müslümânları sevindirmeyi, onları sıkıntıdan kurtarmayı, zikri, istigfârı Allah rızâsı için yapmaktır. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibâdette ihlâs olmaz, riyâ olur. Böyle ibâdete sevâb verilmez, günâh olur, azâb yapılır. Bid'at ile meşgûl olanların, harâm işleyenlerin ve böyle kimselerle arkadaşlık, komşuluk yapanların kalblerinde, ihlâs kalmaz. Bunların kalbinde, zulmet, kara lekeler hâsıl olur. İhlâs sâhibi, ibâdet yaparken başkalarına göstermeyi düşünmez. Bunun ibâdetlerini başkalarının görmesi ihlâsına zarar vermez. Hadîs-i şerîfte; (Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet et! Sen görmüyor isen de, O, seni görmektedir) buyuruldu. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Bütün mü'minler ibâdet yaparken, Allahü teâlâ emrettiği ve beğendiği için yapmaya niyyet ediyorlar. Böylece ihlâs ile yapıyorlar. Fakat bütün işlerin, iyiliklerin hep ihlâs ile yapılması ve bu ihlâsın kalbe hemen gelmesi lâzımdır. Bazı kimselerde, ibâdetlere başlarken yapılan niyyet, ihlâs, zahmet çekerek, kendini zorlayarak hâsıl oluyor ve kısa bir zamân devâm ediyor. Sonra kalbe nefsin arzûları geliyor. Devâmlı ihlâs sâhiplerine muhlas denir. Zahmet çekerek elde edilen, devâmsız ihlâsın sâhiplerine muhlis denir. Muhlas olana, ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda, nefislerinin arzûsu ve şeytânın vesvesesi kalmamıştır. Böyle ihlâs, insanın kalbine ancak bir velînin kalbinden gelir." İ'TİKÂD DÜZGÜN OLMALI İbâdete başlarken nefs ve şeytân ile mücâdele ederek, devâmsız olan ihlâs elde edilebilince, böyle ihlâs ile yapılan ibâdetler de, zamânla nefsi zayıflatır, devâmlı ihlâs elde etmeye sebep olur. Fakat buna kavuşmak senelerce sürer. Namâzın ve bütün ibâdetlerin kabûl olmaları için, önce insanın ehl-i sünnet i'tikâdında olması, ibâdetlerin şartlarına uygun yani sahîh olmaları, sonra ihlâs ile yapılmaları ve insanın üzerinde kul hakkı bulunmaması şarttır. Zira Peygamber efendimiz, Sa'd ibni Ebî Vakkâs hazretlerine hitaben; (Yâ Sa'd! Duânın kabûl olması için helâlden ye! Bir lokma harâm yiyenin, kırk gün ibâdetleri kabûl olmaz) buyurmuşlardır. Netice olarak İslâmiyyete uymak için, ihlâs lâzımdır. İhlâs, işleri, ibâdetleri, Allahü teâlâ emrettiği için yapmak, başka hiçbir menfaat düşünmemektir. Kalbde ihlâs hâsıl olması, kalbin zikretmesi ile, yani Allah ismini çok söylemesi ile olur. İtikâdı, îmânı düzgün olan her mü'minde biraz ihlâs vardır. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (Allahü teâlâ buyuruyor ki, benim şerîkim yoktur. Başkasını bana şerik, ortak eden, sevâplarını ondan istesin. İbâdetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlâs ile yapılan işleri kabûl eder.)