Kalb, İslâmiyyete uyarak temizlenir

A -
A +

İnsana dünyâda ve âhırette zarar veren her şey, kötü ahlâktan meydâna gelmektedir. Yani zararların, kötülüklerin başı, kötü huylu olmaktır. Harâmlardan, kötülüklerden sakınmaya takvâ denir. Takvâ, ibâdetlerin en kıymetlisidir. Çünkü bir şeyi süslemek için, önce pislikleri, kötülükleri yok etmek lâzımdır. Bunun için, günâhlardan temizlenmedikçe, ibâdetlerin faydası olmaz ve hiçbirine sevâp verilmez. Kötülüklerin en kötüsü, küfürdür. Allahü teâlâyı ve Onun emirlerini inkâr edenin, hiçbir iyiliği âhırette faydalı olmaz. Bütün iyiliklerin temeli takvâdır. Dünyâda râhata, huzûra kavuşmak, kardeşçe yaşayabilmek, âhırette de, sonsuz azâbdan kurtulmak, ebedî nimetlere kavuşmak, ancak takvâ ile nasîb olur. Kötü huylar, kalbi hasta eder. Bu hastalığın artması, kalbin ölümüne yani küfre sebep olur. Kötü huyların en kötüsü olan şirk, kalbin en büyük zehiridir. İmânı olmayanın, "Kalbim temizdir. Sen kalbe bak" gibi sözleri, boş lâflardır. Zira ölmüş olan kalb temiz olmaz. KÜFRÜN EN KÖTÜSÜ Küfrün en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir kötülüğün her çeşidini bildirmek için, çok kerre, bunların en kötüsü söylenir. Bunun için, âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i şerîflerde bulunan şirk kelimesinden, her çeşit küfür mânâsı anlaşılır. Şirk, Allahü teâlâya ortak yapmak, benzetmek demektir. Bir kimsede, bir şeyde, ülûhiyyet sıfatlarından birisinin bulunduğuna inanmak, onu şerik, ortak yapmak olur. Allahü teâlâya mahsûs olan sıfatlara ülûhiyyet sıfatları denir. Sonsuz var olmak, yaratmak, her şeyi bilmek, hastalara şifâ vermek, ülûhiyyet sıfatlarındandır. Bir insanda, güneşte, herhangi bir mahlûkta, ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanarak, ona hürmet etmeye, ona yalvarmaya, ona ibâdet etmek, tapınmak denir. Kalb hastalıklarının şirkten sonra en kötüsü, bid'atlere inanmak ve bid'at işlemektir. Bid'atlerden sonra, günâhlardan sakınmamak gelir. Küçük olsun, büyük olsun, şirkten yani küfürden başka günâh işleyip, tövbe etmeden ölen bir mü'min, şefâat olunmakla, yâhut hiçbir sebep olmadan, yalnız Allahü teâlânın merhamet etmesi ile affolunabilir. Kul hakkı bulunan günâhların affı güçtür ve azâbları dahâ şiddetli olacaktır. İnsanların hak dîni öğrenmelerine mâni olmak, kul haklarının en büyüğüdür. Hadîs-i şerîfte; (Bir zamân gelir ki, insan kazancının helâlden mi, harâmdan mı olduğunu düşünmez) buyuruldu. Bunun için, harâmların hepsinden ve tahrîmî mekrûhlardan sakınmak takvâ olur. Farzları ve vâcibleri terk etmek harâmdır. Müekked sünnetleri özürsüz terk etmek tahrîmen mekrûh olur denildi. İtikâdda, ahlâkta ve amelde emir olunanları terk edene, kıyâmette azâb yapılacaktır. Yapılmaması lâzım olan şeyler, yâ belli bir uzuvla yapılır yâhut bütün beden ile yapılır. Günâh işlenen uzuvlardan sekiz uzuv meşhûrdur. Bu uzuvlar, kalb, kulak, göz, dil, el, mide, ferc ve ayaklardır. Günâh işleyen, bu uzuvların kendileri değildir. Bunlarda bulunan his kuvvetleridir. EVLİYA OLMAK İÇİN!.. Dünyâda ve âhırette saâdete kavuşmak, râhat etmek isteyen kimse, bu uzuvların günâh işlemelerine mâni olmalıdır. Günâh işlememek, kalbinde meleke, tabîat hâlini almalıdır. Kalbde tabîat hâlini almadan, kendini zorlayarak günâhlardan sakınmak da, takvâ olur ise de, evliyâ olmak için, günâh işlememek tabîat, huy hâlini almalıdır. Bunun için de, kalbin temizlenmesi lâzımdır. Kalbin temizlenmesi, İslâmiyyete uymakla olur. İslâmiyyet; ilim, amel ve ihlâs olmak üzere üç kısımdır. Yani emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak, bunları yalnız Allah rızâsı için yapmak lâzımdır. Kur'ân-ı kerîm, bu üçünü emir ve medhetmektedir. Netice olarak her Müslümânın her şeyden evvel kalbini temizlemesi lâzımdır. Çünkü kalb, bütün bedenin reîsidir. Bütün uzuvlar kalbin emrindedir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (İnsanın bedeninde bir et parçası vardır. Bu iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur. Bu kötü olursa, bütün organlar bozuk olur. Bu, kalbdir.)