"Kullarıma yardım edene, yardım ederim"

A -
A +

Müslümân için şeref; islâmın güzel ahlâkını edinmek, herkese iyilik etmek, islâmiyyete uymak, her mahlûka faydalı olmaktır. Güzel ahlâk sâhibi olmak, insanlara iyilik etmek, yardımda bulunmak farzdır. Hadis-i şerifte; (İnsanların en iyisi, insanlara iyilik edendir. İnsanların en kötüsü, insanlara zarar veren, onları incitendir) buyuruldu. Elinden yardım geldiği hâlde, yardımı esirgeyen insan, Allahü teâlânın indinde sevgili bir kul olamaz. İnsanların kalbini kırmak, Allahü teâlânın gadabını üzerine çekmek demektir. Bundan çok kaçınmalıdır. İnsan kalbi, Allahü teâlânın sevgisinin tecelli ettiği bir yerdir. Oraya dokunmak, çok tehlikelidir. Hele o kalbde, Allahü teâlânın korkusu ve Allahü teâlânın sevgisi varsa, onu incitmekten, son derece kaçınmalıdır. İnsanların en iyileri, seçilmişleri olan Peygamberler, herkesi, Allahü teâlânın dinine, islâmiyyete çağırmışlar, bunun için gönderilmişlerdir. O hâlde en kıymetli ibâdet, insanlara yapılacak en büyük iyilik, yardım, islâmiyyetin öğrenilmesine, yapılmasına çalışmaktır ve islâmiyyetin bir emrini meydâna çıkarmaktır. Allahü teâlânın emirlerinden bir tânesinin yapılmasına sebep olmak, binlerle, milyonlarla lira sadaka vermekten dahâ sevâptır. Çünkü bu ufak iş, Peygamberlere uymak, onların vazîfesine ortak olmaktır. Sadaka vermek, hayrât, hasenât yapmak, herkese nasib olabilir. İslâmiyyetin meydâna çıkmasına çalışmak, nefsin istemediği şeydir ve nefsi ile cihâd etmektir. Hayrât yapmak ise, nefsin hoşuna gidebilir. Fakat, islâmiyyetin öğrenilmesi, yapılması için para sarf etmek, şübhesiz çok kıymetlidir. Bu niyyet ile az bir şey vermek, bu niyyet olmadan sarfedilen, harcanan milyonlardan daha kıymetlidir. BÜYÜK HİZMET... İnkârın ve bid'atlerin çoğaldığı bir zamanda, her müslümânın, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarını bastıran, yayan kurumlara yardım etmesi lâzımdır. Bunlardan bir iki kitâp satın alıp, komşuya, arkadaşa hediyye etmek, hem bu kuruluşlara yardım olur, hem de islâmiyyete büyük hizmet olur. Müslümanların bu hizmete, bu vazifeye üç şekilde iştirâk etmesi farzdır. 1-Bedenen iştirak etmekle olur. 2-Maddi destek sağlamakla olur. Fiilen herhangi makul bir sebepten dolayı gidemeyen kimse, para verir, benim için şu kadar kitap dağıtın der. Âhirette az verdin çok verdin demeyecekler. Bu hizmete ihlâsla dâhil oldun mu, olmadın mı diye soracaklardır. 3-Duâ etmekle olabilir. Hiçbir imkânı olmayan da, ellerini açar, ya Rabbi şu sebepten dolayı hizmete iştirâk edemiyorum, maddi destekte de bulunamıyorum, keşke ben de iştirâk edebilseydim, ama sen bunları muvaffak eyle diye duâ eder. KARINCA DA... Vaktiyle bir karınca, bir çekirge bacağını ağzına almış saraya doğru gidiyor. O sırada Süleyman aleyhisselâm devlet başkanı olmuş, zamanındaki bütün devlet büyükleri de Ona hediye götürüyorlar. Karınca da, bir çekirge bacağı götürüyor. Saraya gelince, oradaki görevliler karıncaya; -Bu nedir? derler. Karınca da; -Ne olacak, çekirge bacağı, hükümdara hediye getirdim, der. -Sen deli misin, çek git buradan, herkes dünya kadar hediye getirirken, hükümdar kala kala bu çekirge bacağına mı kaldı? derler. Karınca; -Öyle deli misiniz demeyin, herkesin gücü neye yetiyorsa onu getirir, benim de gücüm buna yetiyor. Hediye getirenlerin arasına ismim yazılsın, bu bana yeter, der. Oradakiler gülmüşler ama karıncanın ismini de listeye yazmışlar. Karınca da; -Bu da bana yeter, nasıl olsa âhirette Süleyman aleyhisselâma hediye getirenlerin isimleri okunacak, benim de ismim orada geçecek der. Netice olarak, bir insanın başka bir insana, iyilik etmesi, yardımda bulunması, Allahü teâlânın en çok sevdiği bir hâldir. İyilik; para, beden, fikir yardımı ile ve çeşitli yollarla olur. İnsanın elinden hiçbir yardım gelmezse, Allahü teâlânın kullarına, güler yüz gösterirse, onun bile sevâbı vardır. Allahü teâlânın, hadîs-i kudsîde buyurduğu gibi: (Benim kullarıma yardım edene, ben fazlasiyle yardım ederim.)