Günâhları örten, insanı kötü, çirkin şeyleri yapmaktan koruyan, namazdır. Bunun için beş vakit namazı, vakti girer girmez, şartlarına uyarak kılmalıdır.
Namazları; farzlarına, vâciplerine, sünnetlerine dikkat ederek ve gönlünü Allahü teâlâya vererek, vakitleri geçmeden kılmalıdır. Namazı, vaktin geldiğini bilerek ve evvel vaktinde kılmalıdır. Namazları vaktinde kılmak ve vaktinde kıldığını bilmek şarttır. Yalnız iken, her namazı evvel vaktinde kılmalı, ikindiyi ve yatsıyı İmâm-ı a'zamın kavline göre kılmalıdır. Namaz ne kadar geç kılınırsa sevâbı o kadar azalır. Namaz kılmak, insanın Allahü teâlâya olan borcudur. Bir namazı vaktinde kılmamak, bu hakkı ve namazda Müslümanlara yapılan duâ hakkını ödememek oluyor. Farz namazı özürsüz vaktinde kılmamak büyük günahtır. Vazîfe olduğuna ehemmiyet, kıymet verilmezse, îmânın gitmesine sebep olur. Ankebût sûresinin 45. âyetinde meâlen; (Doğru kılınan namaz, insanı fahşâdan ve münkerden herhâlde uzaklaştırır) buyuruldu. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namaz, doğru namaz değildir, görünüşte namazdır.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, ezan okunmaya başladığında, ya ayakta durur veya dizi üstüne oturarak huşû içinde dinlerdi. Bitince hemen namaza kalkar, talebelerine, namazı vaktinde kılmalarını tavsiye ederdi. Kendisi şöyle bir hâdise anlatır:
"Belh şehrinde bir kimse vardı. Her ne zaman ezân okunmaya başlasa bütün işini bırakır, iki dizi üstüne gelerek otururdu. Ezânı, mütevâzı bir hâlde dinler, bitince salevât-ı şerîfe getirir, ezan duâsını okurdu. Sonra araya bir iş karıştırmadan hemen namazını kılardı. Bu kimse devamlı böyle yapar, hiç bu âdetini bozmazdı... Nihâyet bir gün vefât etti. Cenâzesini teneşirde yıkarken ezân okunmaya başladı. Cenâze birden doğruldu, ezan bitinceye kadar dizüstü oturarak hareketsiz bekledi. Sonra tekrar yattı. Cenâzeyi kabre koyduklarında, suâl melekleri geldiler. Bu sırada onlara Allahü teâlâdan; 'O kulum, ismim anıldığı zaman, ismimi aziz tutarak hürmetle beklerdi. Siz de onu ziyâret edip aziz tutun' hitâbı geldi."
Yûnus bin Ubeyd hazretleri buyuruyor ki:
"İki şey var ki, bunlar bir kimsede tamam olursa, o kimsenin diğer bütün hâlleri bu iki hâli sâyesinde tamam olur. Birincisi, namazı vaktinde kılmak. İkincisi, dilini kötü ve yersiz sözlerden korumak. Bir kimse dilini yersiz sözlerden koruyabilirse, Allahü teâlâ ona mutlaka diğer amellerini düzeltmesini ihsân eder."
Netice olarak, günâhları örten, insanı kötü, çirkin şeyleri yapmaktan koruyan, namazdır. Bunun için beş vakit namazı, vakti girer girmez, şartlarına uyarak kılmalıdır. Hadîs-i şerîfte buyurulduğu gibi:
(İbâdetlerin en kıymetlisi, evvel vaktinde kılınan namazdır.)