Rehber, ehl-i sünnet âlimleridir

A -
A +

İnsanın diğer varlıklardan en büyük farkı, rûhunun bulunması, düşünebilmesi, bütün olayları aklı ile muhâkeme edebilmesi, karar vermesi, bu kararı uygulayabilmesi, iyilik ve kötülüğü ayırabilmesi, hatâ işlediğini anlayabilmesi, bunun için pişmanlık duyması ve benzeri gibi üstünlüklerdir. İnsan, kendisine verilen bu özellikleri, kendi başına ve hiçbir rehber, yol gösterici olmadan, kullanamamış, kendi başına doğru yolu bulamamış ve Allahü teâlâyı tanıyamamıştır. İnsanlık târîhi incelendiği zaman, insanların önlerinde, Allahü teâlânın gönderdiği bir rehber olmadan kendi başlarına gittiklerinde, hep yanlış yollara saptıkları görülmüştür. Bu sebeple Allahü teâlâ, insanlara rehber olarak Peygamberler göndermiştir. Bu Peygamberlerin yani rehberlerin sonuncusu, Muhammed aleyhisselâmdır ve Onun vârisi olan Ehl-i sünnet âlimleridir. Herkese doğru yolu gösteren ve Muhammed aleyhisselâmın dînini, değişmeden, bozulmadan öğrenmemize rehber olan, Ehl-i sünnet âlimleridir. DALÂLETTEN KURTULMAK İÇİN İnsanı dalâletten, kötü yoldan ilim ve âlimler kurtarır. Rehber olmadan doğru yola kavuşulamaz. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerini ve bunların yazdığı doğru din kitâplarını arayıp, bulmak lâzımdır. Mûsâ aleyhisselâmın bile, ilmin en yüksek derecesinde olduğu, Allahü teâlâ ile konuşmak şerefine kavuştuğu ve Allahü teâlânın muhabbet şerbetinden içtiği hâlde, ilim edinmek için, Hızır aleyhisselâmın talebesi olan Yûşa aleyhisselâma geldiği, Kehf sûresinde bildirilmektedir. Mûsâ aleyhisselâm mantık ilminin üstâdı iken, Hızır aleyhisselâmdan ilim öğrenmeye gitti. İnsan için, ilim öğrenmekten, âlimlerin sohbetinde bulunmaktan dahâ kıymetli başka birşey bulunabilir mi? Dînimiz ilme kıymet vermeyi, âlimlere hürmet etmeyi ve Allah yolunda olanlarla berâber bulunmayı emretmektedir. Bunun için, kıymetli ömrü faydasız şeylerle geçirmemelidir. Hadîs-i şerîfde; (Doğru ilim sâhibi olan ve ilmi ile amel eden bir âlim ile Peygamberler arasında bir derece fark vardır. Bu bir derece, peygamberlik makâmıdır) buyuruldu. İtikât, îmân ve amel edilecek fıkıh, ilmihâl bilgilerini doğru olarak öğrendikten, bunlara uygun hareket ettikten sonra, Allahü teâlânın sevgisine kavuşturan yolda ilerlemek lâzımdır. Böylece zulmânî ve nûrânî konaklar aşılabilir. Bu konakları aşarak yükselebilmek için, yolu bilen, yolu gören, yol gösteren, kâmil yani yetişmiş ve mükemmil yani yetiştirebilen bir rehberin idâre etmesi ile olabilir. Böyle bir rehberin bakışları, kalb hastalıklarına şifâ verir. Onun kalbini bir kimseye çevirmesi, kötü, çirkin huyları insandan siler, süpürür. Bunun için önce, bir rehber aranır. Allahü teâlâ, ihsân ederek, böyle bir rehberi tanıtırsa, bunu tanımayı en büyük nimet bilmeli, ondan ayrılmamalıdır. Abdullah-i Ensârî hazretleri buyuruyor ki: "Yâ Rabbî! Dostlarını nasıl yaptın ki, onları tanıyan, sana kavuşuyor. Sana kavuşamıyacaklar, onları tanıyamıyor." VERÂ VE TAKVÂ Netice olarak, bir rehber buluncaya kadar, rehbere kavuşturması için, Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Bu yolda gözetilmesi lâzım olan şartları da öğrenmek ve bunlara riâyet etmek lâzımdır. Bu şartların en başta geleni, nefse uymamaktır. Bu da, verâ ve takvâ ile olur. Verâ ve takvâ, harâmlardan sakınmak demektir. Harâmlardan sakınabilmek için, mubâhların lüzûmundan fazlasını terketmelidir. Çünkü mubâhları, yani yasak olmıyan şeyleri, alabildiğine yapan kimse, şüpheli olanları işlemeye başlar. Uçurum kenârında yürüyen, içine düşebilir. Allahü teâlânın sevgisine kavuşabilmek için verâ ve takvâ sâhibi olmak şarttır. Çünkü insanın işleri, yâ emredilen, yâhut yasak edilen şeylerdendir. Melekler de, emredilenleri yapmaktadır. Sadece emredilenleri yapmak, insanı ilerletseydi, melekler de, ilerlerdi. Melekler, yasakları, harâmları yapamıyacak şekilde yaratıldıkları için, harâm işleyemezler, emredilenleri yaparlar ve yaratıldıkları makamda kalırlar. İlerlemek, yükselmek, yasaklardan, harâmlardan sakınmakla olabilmektedir. Bütün bunlar, her bakımdan yetişmiş, olgun ve olgunlaştırabilin bir rehberden öğrenilir. Bu zamanda rehber ies, ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarıdır.