Sevginin dayandığı temel, güvendir

A -
A +

Kişinin kendisini başkasından üstün görmesi yani kibirli olması ve bunu benden başkası bilemez, bilmemelidir iddiası, kişiyi daima yalnız bırakır ve sevimsiz hâle getirir. Çünkü böyle olan kimsede, karşı tarafa karşı güvensizlik vardır. Güven ise, sevginin, barışın ve başarının temelidir. Güvenin kaybolduğu yerde, hayat durur ve insanlar birbirine düşman olur, merhamet kaybolur. Bunların yuvaları yıkılır ve cenâzelerine kimse gelmez olur. Halbuki, birlikte, beraberlikte yani cemâatte rahmet vardır. Hadîs-i şerîfte; (Cemâ'atten bir karış ayrılan ve o hâlde ölen, câhiliyye ölümü ile ölür) buyuruldu. Sevginin dayandığı temel, karşılıklı güvendir. İnsan, güvendiği ve çok sevdiği biri için hayatını fedâ eder. Güven varsa, sevgi de vardır. Güven ve sevgi varsa, başarı da vardır. İnsanları başarılı olmaları için zorlamak doğru değildir. İnsanları, bulundukları yerde mutlu etmeli, mutlu olmalarını sağlamalıdır. İnsanların itimadını, güvenini tesis etmeli ve o zaman yapacakları işi, önlerine koymalıdır. Bu sevgi ve güven, o işi alır götürür ve o kimseye işi tarif etmeye de gerek kalmaz. NİYETİNE GÖRE SEVAP!.. Güler yüzlü olmayanın, insanların itimadını, sevgisini kazanması zordur. Cömert olmayan, vermekten hoşlanmayan, insanların sevgisini kazanamaz. İhlâslı olmayanın, yani sırf Allah rızâsını gözetmeyenin, yaptığı hizmetlerde insanlardan takdir veya maddi bir karşılık bekleyenin, ihlâsı zedelenir. Allahü teâlâ da ihlâssız kimseyi muvaffak kılmaz. Bir işi, Allahü teâlânın rızâsı için yapana, sevap vardır. Hayırlı iş yapana, niyetine göre sevap verilir. Kötü iş yapanın niyetine ise bakılmaz. İyi niyetle yapsa da, cezâsını çeker. Zira iyi niyetle günâh işlenmez. İmâm-ı âzam Ebû Hanîfe hazretleri, Basra'ya vazifeli giden Yûsuf bin Hâlid ismindeki talebesine hitaben buyurur ki: "Seni ziyârete gelenlere ilimden bir şey öğret! Bundan faydalansınlar ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umûmi şeyleri öğret, ince meseleleri açma! Onlara güven ver, bâzan onlarla şakalaş ve ahbablık kur! Zîrâ dostluk, ilme devamı sağlar. Bâzan da onlara yemek ikrâm et! İhtiyaçlarını temine çalış, değer ve itibarlarını iyi tanı, kusurlarını görme! Halka yumuşak muâmele et, müsâmaha göster, hiçbir kimseye karşı bıkkınlık gösterme; onlardan biri gibi davran!" Nefsine tâbi olan, nefsinin arzuları peşinden koşan kimse, kendini ve yaptıklarını beğendiği için, başkalarına güvenemez, onları sevemez. Kalbin birçok şeyleri sevmesinin esas sebebi, hep o bir şey içindir. O da, kişinin kendi nefsidir. İnsan, her şeyi, kendini, nefsini sevdiği için sever. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "İnsanların nefsi, mevki almak, başa geçmek sevdâsındadır. Onun bütün arzûsu, şef olmak, herkesin, kendisine boyun bükmesidir. Kendinin kimseye muhtâç olmasını, başkasının emri altına girmesini istemez. Nefsin bu arzûları, ilah olmak, mâbûd olmak, herkesin kendine tapınmasını istemek demektir. Allahü teâlâya ortak olmayı istemektir. Hattâ nefis, o kadar alçaktır ki, ortaklığa râzı olmayıp, âmir, hâkim, yalnız kendi olsun, her şey, yalnız onun emri ile olsun ister. Hadîs-i kudsîde, Allahü teâlâ; (Nefsine düşmanlık et! Çünkü nefsin, benim düşmanımdır) buyuruyor." NEFSE TÂBİ OLMAK!.. Nefse tâbi olmak, kötü arkadaşlarla düşüp kalkmak, insana, dünyâda ve âhırette sıkıntı verir. Nefsine tâbi olan, kimseyi sevemediği, kimseye güvenemediği için yalnız kalır. Netice olarak insan, güvendiği kimseyi sever ve sevdiğine de itâat eder, hürmet eder, saygı gösterir. Zira sevginin dayandığı temel, karşısındakine itimattır, güvendir. İnsanlar arasında güven bağı oluşmadan, aralarında muhabbet, sevgi oluşmaz. Kibirli, kendini üstün gören bir kimse, hiç kimseyi sevemez, hiç kimseye güvenemez. Böyle olanı da, hiç kimse sevmez ve güvenmez. Bunun için, kim olursa olsun, hiç kimseye tepeden bakmamalı, zira insanlara tepeden bakan, kendisi tepetaklak gider.