"Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz"

A -
A +

İşlenen her günâh için tövbe, istiğfâr etmek farzdır. Her günâhın tövbesi kabûl olur. İmâm-ı Gazâlî hazretleri; "Şartlarına uygun yapılan tövbe, muhakkak kabûl olur. Tövbenin kabûl edileceğinden değil, tövbenin şartlarına uygun olmasında şüphe etmelidir" buyuruyor. Tövbe edilmeyen herhangi bir günâhtan Allahü teâlâ intikâm alabilir. Çünkü Allahü teâlânın gadabı, günâhlar içinde saklıdır. Yüzbin sene ibâdet eden makbûl bir kulunu, bir günâh için, sonsuz olarak ret edebilir. İkiyüz bin sene itâat eden şeytân, kibredip, secde etmediği için, ebedî melûn olmuştur. Âdem aleyhisselâmın oğlunu, bir adam öldürdüğü için, ebedî tardeyledi. Mûsâ aleyhisselâm zamânında, Belâm bin Bâûrâ, İsm-i âzamı biliyordu. Her duâsı kabûl olurdu. Bu Belâm, Allahü teâlânın bir harâmına, az bir meylettiği için, îmânsız gitti ve; (Onun gibiler köpek gibidir) diye dillerde kaldı. GÜNAHTAN ÇOK KORKMALI! Kârûn, Mûsâ aleyhisselâmın akrabâsı idi. Mûsâ aleyhisselâm buna hayır duâ edip ve kimyâ ilmi öğretip, o kadar zengin olmuştu ki, yalnız hazînelerinin anahtarlarını kırk katır taşırdı. Birkaç kuruş zekât vermediği için, bütün malı ile birlikte, yer altına sokuldu... Sa'lebe, sahâbe arasında çok zâhid idi. Çok ibâdet eder, câmiden çıkmazdı. Bir kerre sözünde durmadığı için, sahâbîlik şerefine kavuşamadı, îmânsız gitti. Allahü teâlâ, nice kimselerden, bir günâh sebebi ile, böyle intikâm almıştır. Bu sebeple günâh işlemekten çok korkmalı ve bir günâh işleyince hemen tövbe, istiğfâr etmelidir. Rıyâd-un-nâsıhînde; "Tövbe ve istiğfâr kalb, dil ve günâh işliyen âzâ ile birlikte olmalıdır. Kalb pişmân olmalı, dil, duâ etmeli, yalvarmalı. Âzâ da günâhtan çekilmelidir" buyurulmaktadır. Nasr sûresinde meâlen; (Bana istiğfâr edin. Duâlarınızı kabûl ederim, günâhlarınızı affederim) buyuruldu. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: "Kıymetli ömrümüz, günâh işlemekle, kusûr, kabâhat yapmakla, yanılmakla, faydasız, lüzûmsuz konuşmakla geçip gidiyor. Bunun için; tövbeden, Allahü teâlâya boyun bükmekten söyleşmemiz, verâ ve takvâdan konuşmamız hoş olur. Nûr sûresi, 31. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Ey mü'minler! Hepiniz, Allahü teâlâya tövbe ediniz! Tövbe etmekle kurtulabilirsiniz) buyurmuştur. Tahrîm sûresi, 8. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Ey îmân eden seçilmişler! Allahü teâlâya dönünüz! Hâlis tövbe edin! Yanî tövbenizi bozmayın! Böyle tövbe edince, Rabbiniz, sizi belki affeder ve ağaçlarının, köşklerinin altından, önünden sular akan Cennetlere sokar) buyurmuştur. En'âm sûresi, 120. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Açık olsun, gizli olsun günâhlardan sakınınız!) buyurmuştur. Günâhlarına tövbe etmek, herkese farz-ı ayındır. Hiç kimse tövbeden kurtulamaz. Nasıl kurtulur ki, Peygamberlerin hepsi tövbe ederdi. Peygamberlerin sonuncusu ve en yükseği olan Muhammed aleyhisselâm buyuruyor ki; (Kalbimde envâr-ı ilâhiyyenin gelmesine engel olan perde hâsıl oluyor. Bunun için her gün, yetmiş kerre istiğfâr ediyorum.) KUL HAKKI DA VARSA!.. Yapılan günâhda, kul hakkı bulunmayıp, yalnız Allahü teâlâ ile kendi arasında olursa, böyle günâhlara tövbe etmek, pişmân olmakla, istiğfâr okumakla, Allahü teâlâdan utanıp, sıkılıp, Ondan af dilemekle olur. Farzlardan birini özürsüz terk etti ise, tövbe için, bunlarla birlikte, o farzı da yapmak lâzımdır. Hadîs-i şerîfte; (Bir kimse, bir günâh işler, sonra pişmân olursa, bu pişmânlığı, günâhına kefâret olur. Yani affına sebep olur) buyuruldu. Günâhda kul hakkı da varsa, buna tövbe için, kul hakkını hemen ödemek, onunla helâllaşmak, ona iyilik ve duâ etmek de lâzımdır." Netice olarak, işlenen günâhı affettirmek için tövbe etmek lâzımdır. Tevbenin sahîh olması için; bu günâhlara pişmân olup, günâha devâm etmemek, bir dahâ yapmamaya karâr vermek, affolması için duâ ve istiğfâr etmek, Allah ve kul haklarını ödemek lâzımdır. Lokman Hakîm hazretlerinin oğluna nasîhat ederek buyurduğu gibi: "Oğlum, tövbeyi yarına bırakma! Çünkü ölüm, ânsızın gelip yakalar."