"Türklere hissettirmeden tahribatı tamamlamalı!.."

A -
A +

İkinci Mahmûd Hân zamânında, Rum isyânının baş plânlayıcısı Patrik Gregoryos, Rus Çarı Aleksandr'a bir mektup yazar. Mektup, gerçekten ibret vericidir!..

Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes mümin idi. Evlâdı çoğalınca, onlara reîs olmuştu. Hepsi de, dedelerinin gösterdiği gibi, Allahü teâlâya ibâdet ediyordu. Başlarına geçen bâzı zâlim hükümdârlar, semâvî dîni bozarak, puta taptırmaya başladılar. Dinden uzaklaşdıkça, eski medeniyet ve ahlâklarını da kaybetmişlerdi.

Son asırdaki Müslümanlar da, İslâmiyetten uzaklaştıkça, Resûlullah efendimizin yolundan ayrıldıkça, ahlâk bozulduğu gibi,  her asrın îcâb ettirdiği yeni bilgilerde, üstünlüğü kaybediyor, ecdâdımızın fen ve sanattaki başarılarını gösteremiyor, hattâ geri kalmaya başlıyorduk.

Osmanlı devletinde Rus sefîri olan İgnatiyef, hâtıralarında, İkinci Mahmûd Hân zamânında, Rum isyânının baş plânlayıcısı Patrik Gregoryos'un, Rus Çarı Aleksandr'a yazdığı mektubu açıklamaktadır.

Mektup, ibret vericidir ve şöyledir:

"Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak gayr-i mümkündür. Çünkü Türkler, Müslümân oldukları için çok sabırlı ve dayanıklı insanlardır. Gâyet mağrûr ve izzet-i îmân sâhibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere rızâ göstermelerinden, devlet adamlarına, büyüklerine olan itâat duygularından gelmektedir.

Türkler zekîdirler ve kendilerini müsbet, olumlu yolda sevk ve idâre edecek liderlere sâhip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gâyet kanâatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri, hattâ kahramanlık ve şecâat duyguları da ananelerine olan bağlılıklarından, ahlâklarının kuvvetli oluşundan gelmektedir.

Türklerde önce itâat duygusunu kırmak ve mânevî bağlarını parçalamak, dînî sağlamlığını zayıflatmak îcâb eder. Bunun da en kısa yolu, millî geleneklerine ve mâneviyyelerine uymayan hâricî, dış fikirler ve hareketlere alıştırmaktır. Mâneviyyâtları sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden şeklen çok kudretli kalabalık ve zâhiren hâkim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddî vâsıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmânlı Devletini tasfiye için mücerred, yalın olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Hattâ sadece bu yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakârını tahrîk edeceğinden, hakîkatlerine nüfûz edebileceklerine sebep olabilir.

Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribatı tamamlamaktır."
Netice olarak, ilim ve her sâhadaki fennî gelişmeleri almak, takip etmek elbette lâzımdır ve bunu dinimiz emretmektedir. Ancak gayr-i müslimlerin, dinimizin yasak ettiği, âdetlerini, ahlâksızlıklarını almak, îmânın yok olmasına ve böylece sonsuz felâkete gitmeye sebeptir.