Hepimiz sonsuz karelere bölünmüş durumdayız. Bu sonsuz kareler çoğaldıkça hayatımızın farklı pencerelerini aralayan sırlarımız da ortaya çıkıyor. Bize dönük kameralardan kaçmaya çalıştıkça yeniden çoğalıyoruz. Daha da bölünüyoruz sonsuz karelere... Ölümler, bazen son noktayı koyuyor hiç bitmeyeceğini sandığımız/ ümit ettiğimiz bu filme. Tam da en heyecanlı sahnesinde "son" yazılı bir uyarı ile kendimize geliyoruz. Peki, biten nedir sonsuz karelere bölünmüş hayat filmimizden?... En iyi şiirlerimizi yazıp okuyamamak mı, en başarılı işimizi bitirememek mi, en yükseğe terfi edememek mi?... *** Yılların entelektüel yönetmeni Mesut Uçakan, "Sonsuzkare"nin üçüncü sayısını takdim ederken, "Hayat ruha bağlı bir vakıa. Ruh için nasıl zaman ve mekana bağlılık konusu değilse, nasıl et ve kemik çıktıktan sonra da varlığı devam ediyorsa hayat da öyle. Bu yüzden ölüm yoktur insan için. Hayat ölümle sone ermez" diyor. "Hayat ölümle sona ermez"; çünkü, başka bir yolculuk başlıyor ölümden sonra: "Büyük yolculuk!" Bilin ki, hepimizin içinde bu yolculuğa açılan bir dehliz var. Bilin ki, bütün başarılı sanatçıların, fikir ve estetik adamlarının sırrı bu dehlizden gelen ışıkların yansımasında gizli. Bu yolculuğa çıkarak o ışığı dolu dolu kapıp getirenler, daha büyük zamanları ve mekanları aydınlatıyorlar. İşte, Mevlâna ve Yunus..." *** Yaşadığımız hayata hangi açıdan bakıyoruz? Objektifin neresinde duruyor bizim öngörülerimize dair gerçek değerler? Ya da vizörün tam ortasına neyi yerleştiriyoruz? Sonsuz karelere böldüğümüz hayat veya bir yolculuğu tamamlayan bu gidiş neyi işaret ediyor? "Ağaç büyük meyve verir, sonra çürür gider. Ama, tohumları yeni hayatlar yeşertir." Öyleyse aslolan, sözü edilen dehlizlerden geçmek değil, yeni meyveler vererek arkadan gelenlere ışık tutmaktır. İşte "Sonsuzkare", bunu yapıyor. Hayata dair gerçeklerden ve gerçeği yönetmekten söz ediyor. Daha da önemlisi bunun sırlarını veriyor. *** "Yönetmeni ve senaryosu tek" bir hayatı anlatmaya çalışan bütün varlıklara bakın. Çevrenizde olup biten her şeyin sizden öncekiler gibi sona erdiğini, çoğaldığını, azaldığını, yok olduğunu veya yenilendiğini gözlemleyin. Bunu bir kısırdöngü olarak yorumluyorsunuz, değil mi? Ama, değil! Çünkü her yitip giden ağaç, geriye bıraktığı tohumlarla yeni ağaçların müjdecisidir. *** "Sonsuzkare", "hepimiz sonsuz karelerden oluşan bir filmin içindeyiz" diyerek başlamaştı yolculuğuna; her şeye rağmen var olmayı deneyerek... Bundan böyle devam edecek insana ve sanata dair dehlizin içinde yürümeye; Mesut Uçakan'ıyla, Halit Refiğ'iyle, Burçak Evren'iyle, Bülent Oran'ıyla, İhsan kabil'iyle, Sami Güçlü'süyle, Giovanni Scognamillo'suyla, Mehmet Güleryüzü'yle... Ama, okurundan istediğini elde edememenin verdiği bir hüzünle sürdürecek yolculuğunu... Sonsuz karelere bölünen hayatımızın, her ne şekilde olursa olsun, sonsuza kadar devam edeceğini ortaya koyan yazı, fotoğraf ve tahlilleriyle... *** Bu "Sonsuzkare"nin neresinde olduğunuzu ve nasıl durduğunuzu görmek istiyorsanız, işte telefon numarası: 0 212 252 18 88...