Gitmenin 'nereye'si olmaz' derdi babam; "yola çıkıldı mı gidilir!" Sonra bir yolda, diğer yolcular arasında buluruz adımlarımızı, yolculuk niyetine girdiğimizde. Geriye dönüp bakmadan, öylece, gideriz. Yol tutar yolcunun elinden ama giden yol değil yolcudur. Necip Fazıl Kısakürek, "Bizim şarkımız" şiirinde "yol" metaforunu dillendirirken "Gideriz nur yolu izde gideriz/ Taş bağırda sular dizde gideriz/ Bir gün akşam olur biz de gideriz/ Kalır dudaklarda şarkımız bizim" mısralarını kullanır; Yunus ise, "Bu yokluk yoluna bugün bize yoldaş olan kimdür/ İlimüze günilelim sorun kardâş olan kimdür" diye başlayıp devam eden şiirinde, vatanından uzakta olmanın verdiği hasretle, kendisi gibi "il"inden kopmuş yoldaşlar aramaktadır... Yol ve yolcu... Ya da yolculuk... *** Samsun'dan ses veren "Yolcu" dergisi tam altı yıl sonra, yola çıkarken hiç de hesapta olmayan bir veda gerçeğini hatırlattı bizlere: "Şimdi gidiyoruz. Gidişimizin sessizliğini, bu sessizliğin içinize düşürdüğü burukluğu anlayarak..." "Yolcu" nereye gidiyor, dostlar? "Nereye"si olmayan yere mi? Ya da kendisi gibi "il"inden kopmuş yoldaşların izini sürerek yeni bir vahaya mı, zengin bir ovaya mı? Bilinmez... *** Dergi, "Yolcunun Kitabı" müjdesini verse de, her başlamışın bitişi hüznüyle kapağına atılmış sloganın gerçek anlamını gizleyememiş: "Başlayan her şey biter!" Neler mi ilham ediyor giderken?... Okuyalım: Hayatın içinde günlere, aylara, yıllara bulanmış bir bayrak gibi akıp gidiyoruz. Yüzümüz her zaman aydınlık kaldı. Alnımızdan kardeşimize yansıyan yalnızca merhamet oldu. Ufkumuza abanmış karanlığa karşı güzel durduk, çok güzel durduk. Çokca hırçındık, belki biraz pervasız ama hep ayaklarımızın üstünde, bu toprakların koynunda dik durduk... Dilimizi evirip çevirmedik, dilimizin de bir hesabı vardır, bildik!.. Acısı bize kalsın diyerek hayatın, çığlığı bize kalsın diye içli bir türkü gibi, derin bir nefes gibi çıktık karşınıza. Bizi siz anlayın için. Emanettir öfkemiz, yüreğinizde saklayın için... *** Yolcu gidiyor, dostlar... Giden bütün dergilerin hüznünü kendi üzerinde toplayarak. Ama, "yolcuya bakıp yolu" tanımayacağız; "yola bakıp, yolcuyu" tanıyacağız bundan böyle. Çünkü, "Yol bitmez, yolculuklar biter" değil mi? *** Şimdi biraz daha palazlanacak dergi sayfalarına tüneyen korku tüccarları. Bütün yolların kendilerine çıkacağına dair rahatlığı biraz daha abartacaklar. Hiçbir zaman meşhur "merkez"e yaranmak için çırpınmayan "Yolcu"dan kurtulduğu için sevinecek bazı cambazlar. Ama "Yolcu" kaybolurken gözümüzden, başka yerlerden -belki- yeni yolcular yol hazırlığı yapacak. Zorlamayın. Üzülmeyeceğim. Hasbî ve harbî yanından bağlıyım hayata çünkü. Korkunç bir gerçeklik büyütüyorum içimde. Evet: "Başlayan her şey biter!" *** Ahmet Hamdi Tanpınar, "Vedâ"da der ki: "Gözlerini sil.. ve sonra mendilini bana bırak.. Saçlarını topla; rüzgârların onları hırpalamasına tahammülüm yok... Git artık, git... 'Güle güle' diyemeyeceğim, çünki yalan söylemiş olurum." Ben de "güle güle" demeyeceğim. Hoş geldin Yolcu! İyi ki geldin!..