Çocukluk ciddi iştir. Çocuk üzerine yazmak ise daha ciddi... Ülkemizde çocuk edebiyatı deyince, gelişkin okurların bile anlayamayacağı çapta sanatlı metinlerle karşılaşıyoruz. Çocuk ruhunun, çocuk dünyasının ve çocuk olmanın o saf, şartsız ve yarınsızlığını anlatabilenlerin sayısı oldukça az. Çocuk edebiyatı deyince akla gelen ilk isimler ise Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Zarifoğlu, Mustafa Ruhi Şirin, Gülten Dayıoğlu, Mevlana İdris Zengin ve birkaç kişi daha... Çocuğu merkeze almanın ne kadar zor bir iş oluğunu bilenlerdenim. Onlarca eser kaleme almış yazarlarımızın/şairlerimizin, bütün metinlerinde çocuksu bir yan vardır mutlaka ama kendi geçmişlerini de yansıttıkları bağımsız çalışma ele almaları istendiğinde altından kalkamadıklarını da biliyorum. Çocuk önemlidir, evet... Bunu anladığımız gün bir "Küçük Prens"imiz veya "Harry Potter"imiz olacak... Acıları paylaşmak Ordu'da yaşayan ve şiirleriyle çoktan hak ettiği yeri alması gereken Gökhan Akçiçek'in "Çocuklara Ölüm Yakışmaz" isimli kitabı Kültür Bakanlığı Çocuk-Edebiyat Dizisi'nden çıktı. Çocuğu ve çocukluğu önemseyen bir kalem olarak yıllardır üreten Akçiçek'in nefis şiirlerine konulan Sait Munzur çizgileri, kusursuz bir eserin ortaya çıkmasını sağlamış. Şiirleri ile çevrelediği çocuk dünyasında, düşsel bir yolculuktan çok, yaşadığımız çağın çocuk trajedisini/dramını işleyen şair, bu tercihi kendisinin koyduğunu söylüyor: "Ben çocuk acılarının paylaşılarak azalacağı inancıyla yazıyorum. Günümüz yazarlarının çoğu, özellikle Çocuk Edebiyatı başlığıyla ürün verenler sanki bu çağda yaşamıyormuş gibi yazıyorlar. Değinmek kabilinden bir iki metin dışında o acılara pek eğilen yok. Çocuk acıları ilgilendirmiyor onları. Böyle bir sorumlulukları var mı? Yok mu? Bilemiyorum. Bu biraz da vicdani bir duyarlık olsa gerek." Çocuklar ölüyor "Dünya çocuk acıları atlası"ndan söz ediyor şair ilk başta. Şiirlerini, çocuk acılarının toplandığı bir dünya atlası gibi görüyor; acının, ölümün, zulmün ve çocukluğun 'edebiyatını' yapmadan yazmaya çalışıyor. Gökhan Akçiçek, günümüzün, çocuğa fildişi kuleden ve kendi maverasından bakan çocuk edebiyatı yazarlarından/şairlerinden ayrılan en önemli özelliği bu olsa gerek. Çünkü hepimizin şahit olduğu çocuk acılarının yüzyıllar boyu sürecek yankılarını dillendirmeye çalışıyor. Birleşmiş Milletler Raporu'na göre son on yıldaki savaşlarda ölen çocuk sayısının 2 milyonu geçtiği hatırlanırsa, bu şiirler yerini daha iyi bulacak yüreğimizde... "Madalyasız olmak" şiirini ne güzel anlatır söylenmek istenenleri: Madalyalı amcalar gördüm/ Tarih kitaplarında/ Çok savaş kazanmışlar/ Hallerinden belli/ Ama bilmiyorlar/ O sayfaları çevirirken/ Titriyor bütün çocukların/ Elleri ve kalbi... Çocuk edebiyatında çok önemli bir yerde durduğuna inandığım Gökhan Akçiçek, yazmayı sürdürecek şüphesiz. Çünkü savaşlar devam ediyor ve hâlâ çocuklar ölüyor. Üç kitap, bir ödül Gökhan Akçiçek, 1961 yılı Ordu doğumlu. Aslen Alucra'nın Karaağaç Mahallesi'nden. Anadolu Üniversitesi'nde Sosyal Bilimler Dalı'nda öğrenim gördü. İlk şiir dosyası "Bulutlar Örtmese Güneşi" 1992 yılı Milli Eğitim Bakanlığı Çocuk Kitapları Yarışması'nda Şiir Ödülü'nü ve dosyasının, Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayımlanmasıyla 1995 Türkiye Yazarlar Birliği Çocuk Edebiyatı Ödülü'nü aldı. İkinci şiir kitabı olan "Bülbül Deresi Şiirleri" yine MEB Çocuk Edebiyatı Dizisi'nde 1996'da yayımlandı. "Çocuklara Ölüm Yakışmaz", şairin üçüncü kitabıdır. 'Balaban'ın hazin sesi Balaban, Azerbaycan musıkisinde çok önemli bir rol oynar. Azerbaycan halk çalgı aletleri orkestrasında, aşık musıkisinde, solo müziklerde, mahnı ve rekslerde vazgeçilmez bir enstrüman olarak kulanılır. Azeri müziğinin derinliğine inildiğinde def, tar ve kemença üçlüsü birarada nasıl mugam sanatını günümüze kadar getirdiyse, iki balaban-nagara üçlüsü de aynı sanatı günümüze taşımıştır. Aşık musıkisi geleneğinin en önemli sazlarından olan balaban, Alihan Samedov'un nefesiyle şimdi daha iyi tanınıyor. Kaliteli albümlere imza atan Mega Müzik, Samedov'un "The Land Of Fire" (Music of Azerbaijan) albümüyle, son yılların en güzel enstrümantal çalışmalarına da imza atmış oldu. Azerbaycanlı sanatçı Samedov'un "Balaban" adıyla sunulan çalışmada Azeri müziğinin en seçkin örnekleri sunuluyor. Kendi yorumunu da kattığı enstrümanıyla "Sen Gelmez Oldun", "Sarı Gelin", "Men Gülem", "Gözelim Sensin", "Apardı Seller Saranı", "Gelmedin", "Mirzeyi", "Getti Yar", "Heyva Gülü" gibi eserleri seslendiren sanatçı, ülkemizde kazandığı ödüllerle de tanınıyor. Dünyadaki örneklerinden çok farklı olan üflemeli çalgı balabanın hazin ve yanık sesi, Azerbaycan'ın yüzyıllar boyu yaşadığı trajediyi de kulaklara taşıyor gibi.. Özellikle "Sen Gelmez Oldun" ve "Arpa çayı aştı-taştı/ Sel Sara'nı aldı kaçtı/ Ela gözlü, kalem kaşlı/ Apardı seller Sara'nı" gibi sözleri olan "Apardı Eller Saran'ı"yı dinlerken balabanın sesi yüreğimize işliyor. Ulaşmak isteyenler için irtibat telefonu: 0 212 522 16 55