Onu ilk tanıdığımda, geniş odasının her yanına dağılmış dergi, kitap, süs eşyası ve Türk dünyasına ait irili-ufaklı semboller arasında birkaç kişiyle sohbet ediyordu. Folklor araştırmacısı ve şair Ahmet Özdemir istemişti bu tanışmayı. Çünkü o günlerde "Yesevi" isimli bir dergi çıkıyordu ve bu dergide benim de bir şeyler yazabileceğimi söylemişti. Beyazıt'ın arka sokaklarında başlayan bu tanışıklık, daha sonra başka mekanlarda devam etti ve Hoca Ahmet Yesevi Vakfı'nda süreklilik kazandı. Erdoğan Aslıyüce, sendikacılığını neredeyse ikinci planda bırakan gönül ve kültür adamı hüviyetini tam anlamıyla vakıf sayesinde kazandı. Daha önceki yıllarda birçok dergide yazıları çıktıysa da, Yesevi dergisi, Türk dünyasının en uzak noktalarına kadar gerçekleştirdiği seyahatleri ve bu seyahatlerden elde ettiği bilgiyi/görgüyü aktardığı kitaplarıyla vazgeçilmez müracaat kaynaklarımdan biri oldu. Türk kültür merkezi Halen Hoca Ahmet Yesevi Vakfı olarak kullanılan tarihi mekanı, mezbelelikten Türk kültür coğrafyasının nefes aldığı bir merkeze dönüştürürken yaşadıklarını, yalnızlıklarını, sevinçlerini yakından bilen ve takip eden biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, Erdoğan Aslıyüce, bütün ömrünü Hoca Ahmet Yesevi'nin hikmetlerinin ışığında ki kültürün ihyası için adamış bir gönül mücahididir. Bütün değerlerin ayaklar altına alındığı günümüzde, hem vakfın hizmetlerini yürütmeyi, hem Yesevi dergisini çıkarmayı, hem de kütüphanelere unutulmaz eserler bırakmayı sürdüren Aslıyüce, bildiklerini, gördüklerini ve duygularını başka insanlarla da paylaşmayı sevdiğinden sürekli kağıt ve kalemle dolaşan biri. Onunla bir kere bile olsa seyahat edenler, bu tesbitin ne kadar doğru olduğunu iyi bilirler. Gezginci ruhunu her fırsatta dile getiren, yayımladığı üç yeni kitabıyla bunu isbat eden Aslıyüce, "Dört Kıta Sekiz Ülke" kitabının önsözünde, kendisini ironik bir şekilde anlatır: "...Zamanında Ankara'nın Kırıkkale ilçesinin Delice nahiyesinin Büyükyağlı köyünde Ümmetli uşağından Haydar Efendi'nin oğlu Mehmet ile Pırıklı köyünden Hasan Efendi'nin kızı Nuriye'den yedi seneden sonra dünyaya gelen oğlu olarak, 1950 yılında Kıyındibi Yaylası'na çıkılırken, benim feryadıma dayanamayan Iraz Ebe'min 'Adağınan, çırağınan, bir heybe çöreğinen, bulduğum Erdoğan'ım' diye bağrına basarak sahiplenmesiyle ilk seyahatim başladı..." Az bilinen 'bilgiler' "Dört Kıta Sekiz Ülke" kitabında Sudan, Molvadya, Arnavutluk, Kanada, Makedonya, Gagaoz Yeri ve Tayland'ın yanısıra, adını sizin de ilk defa duyacağınız Pridnestrovye Devleti hakkında ilginç bilgiler sunuyor. İsmail Gaspıralı'nın doğumunun 150. yılına armağan ettiği "Ukrayna Toprağında Turan'dan Kırım'a" isimli eseri de önemli bilgilerle dolu. Bir kuyumcu titizliğiyle anlattığı Akmescit, Bahçesaray, Karasubazar, Eski Kırım, Kefe, Suğdak, Akyar-Sivastopol ve Yalta'yı bilinmeyen yönleriyle aktaran Aslıyüce, hatıralar, ilginç anekdotlar, tesbit edebildiği örf ve adetlerle ilginç bir coğrafya sunuyor okuyucularına. Yesevi Yayıncılık'tan çıkan son Erdoğan Aslıyüce kitabı "Hücreden Cümleye" başlığını taşıyor. Kalbinin hücrelerinde, nabzının zerrelerinde hissettiği; beyninin kıvrımlarında, gönlünün derinliklerinde fikre dönüştürdüğü, yoğurup şekillendirdiği sessiz feryatlarını aktardığı bu eserinde sendikal hayatından yansımaların yanısıra Dursun Önkuzu, Baki Yeşiloğlu, Hasan Kadıoğlu, Fethiyeli Numan İnce hakkındaki biyografi yazıları da dikkat çekiyor. Bu üç eser ve Yesevi dergisi, sadece Erdoğan Aslıyüce emek verdiği için değil, aslında bizim olan ve fakat uzak durduğumuz coğrafyaların ne kadar da bizden olduğunu ortaya koyduğu için çok önemli... (P.K., 34490, Beyazıt, İstanbul veya 0 212 638 62 52) Sendikacı da yazar Kırıkkale'nin Büyükyağlı kasabasında, 1946 yılında doğan Erdoğan Aslıyüce, ilk ve ortaokulu Kırıkkale'de, liseyi Konya'da bitirdi. Çalışma hayatına 1970'de MKE Silah ve Tüfek Fabrikası'nda başladı. Aynı yıllarda sendikacılık faaliyetlerine ilk adımını attı. Kırıkkale, Bursa, Seydişehir ve Konya'dan sonra 1982 yılında Türk Metal Sendikası İstanbul Şubesi'ni kurmakla görevlendirildi. 1996'da bu görevinden ayrıldı. 1972'de "Duryolcu" gazetesi ve 1980'de "Konevi" dergisini arkadaşlarıyla birlikte çıkardı. 1994'te Türk Dünyası İnceleme ve Araştırma Dergisi "Bir"i yayımladı. Yine aynı yıl Yesevi dergisini yayımlamaya başladı. 1993 yılında dönül dostlarıyla birlikte onarmaya başladığı Küçükayasofya'daki Hüseyin Ağa Medresesi'ni Hoca Ahmet Yesevi Vakfı adıyla kültürün hizmetine sundu. Yayımlanmış eserleri: Her Yönüyle Kırıkkale (1974), Metal İşçilerinin Mücadele Tarihi (1989), Genç İşçiler (1990), En Büyük Grev (1991), Adım Adım Türk Yurtları (1997), Hücreden Cümleye (2001), Dört Kıta Sekiz Ülke (2001), Ukrayna Toprağında Turan'dan Kırım'a (2001). EZBER Doğunun sevdaları sevda derinlerdedir, oysa ferhâd üstünü kazmada dağın kalbimin, yâni o yağmur ve acıdan ocağın madenini, lâciverdî ve mahmur bir ağrıyla delmede şirin ve en aşılmaz, en derin bir şiirin yurt edindiği billur bir köşke girmede leylâ ve mecnun'un yâni o çölden ve ağıttan otağın önünde, bir adak gibi ölüme diz çöktürmede leylâ ve yakut, şafak ve irin ile emzirdiği bir güzün boynunu vurmada şirin sevda derinlerdedir, oysa ferhâd üstünü kazmada dağın *Hilmi Yavuz YORDAM Eğer, çekemezsen gülün nazını; ne dikene dokun ne dalı incit. Sahrada Mecnun değilsen eğer; ne Leylâ'yı çağır, ne çölü incit. Said Köşk (Cepten Kalbe Mesajlar) NOT DEFTERİTarihe nasıl bakılmalı? İstanbul'un kültür sanat haritasında çok önemli programlar gerçekleşiyor bugünlerde. Zaman darlığı veya maddi imkansızlıkları bahane ederek uzak durduğumuz bu etkinlikler, bir daha tekrarlanması mümkün olmayan fırsatlar olarak geçip gidiyor. 10 Ocak'ta ilki; 24 Ocak'ta da ikinci bölümü gerçekleştirilecek olan "Mustafa Armağan ile Osmanlı Tartışmaları" isimli program da not defterine kaydedilmesi gereken etkinlikler arasında yer alıyor. Tanınmış yazarlarımız arasında yer alan Armağan'ın, uzun süredir yaptığı Osmanlı tarihi hakkındaki çalışmalarından elde ettiği birikimini ortaya koyacağı toplantılar, izleyenleri, bilinmeyen ama aslında çok yakınımızda duran "insanî" boyut ile tanıştırma amacını taşıyor. Taksim Atatürk Kitaplığı'nda saat 17.30'dan itibaren takip edilecek toplantıların ilk bölümü "Tarihe Nasıl Bakmalı?", ikinci bölümü ise "Osmanlı Fetihlerinin Mantığı" başlıklarıyla sunulacak.