Böyle bir ülkede yaşıyoruz biz... Şikayetçi değiliz ama... Sesimiz kısılana kadar sevgimizi haykırabileceğimiz dağların gölgesinde yaşamayı seviyoruz çünkü... Ah, bir de bu ülkedeki insanlar, birbirlerini dağların, denizlerin, ağaçların birbirlerini sevdiği kadar sevebilse... Ağlamayı bir onur meselesi haline getirebilse... Gülmeyi, yorulmadan düşünmeyi... Düşünen beyinlerine sahip çıkmayı... 'Yılmaz dışarı!' Geçen hafta içinde, Alman edebiyatı konusunda yaptığı ciddi araştırmalar, yayımladığı kitaplar, sunduğu tebliğlerle çok iyi tanıdığımız Yrd.Doç.Dr. Bayram Yılmaz'ın görevine son verildiği haberini aldık. Harran Üniversitesi'nde yedi yıldır çeşitli idari görevlerde bulunmasının yanısıra bugüne kadar, özellikle Goethe üzerine yayımlanmış üç eseriyle edebiyat dünyasında adından söz ettiren Yılmaz'ın görevine son verilme sebepleri üzerinde durmak istemiyorum ama gerekçe olarak gösterilen bazı maddelerin tutarsızlığı aklımı karıştırdı. Görevli olduğu bölümde öğrenci olmadığı için böyle bir tasarrufa gidilmesine rağmen hâlâ iki öğretim görevlisinin aynı bölümde tutulması, yayımlanmış eserlerinin dikkate alınmaması, çeşitli panellerde sunulan tebliğlerin gözardı edilmesi, üniversiteye kazandırdığı onlarca kitabın bir kalemde silinip atılması vs... Bilimsel çalışmalar yapmadığı iddia edilen Yılmaz'ın, bu hafta içinde Alman Goethe Enstitüsü'nün davetlisi olarak Almanya'ya (Weimar) gideceğini ve buradaki bir sempozyumda Goethe üzerine tebliğ sunacağını hatırlatmak isterim. Basit hesaplar Hepimiz beyin göçünün karşısındayız. Değerli insanların bu ülkeye gerekli olduğunu yazıp-çiziyoruz. Ama gelin görün ki, ucuz hesaplar ve basit gerekçelerle onlarca yılda zor yetişen insanlarımızı küstürmekte oldukça cömert davranıyoruz. Bunu yaparken öne sürdüğümüz ana gerekçelerin arkasında yatan art niyeti de yıllardır anlamıyoruz, anlayamıyoruz. Dürüstlüğün, hizmet aşkının, samimiyetin yerini küçük hesaplar aldığı günden beri kayıplar ülkesine yeni yolculuklara çıkmadık mı? Bıkmadık mı basit denklemleri çözmek için ana sermayeyi tüketmekten?.. Yrd.Doç.Dr. Bayram Yılmaz, bu ülkenin kendi alanında yetiştirdiği değerli isimlerden biri. O'nu -hangi görünür veya görünmez gerekçelerle olursa olsun- harcayanlar, şimdi kendileri oturup, "Goethe ve İslâmiyet" (Timaş), "Goethe'nin Doğu-Batı Divanı'nda Cennet Bahsi" (Timaş) ve "Doğu-Batı Divanı"nı (İyiadam) hazırlasınlar bakalım!... Yılmaz'ın eserleri Harran Üniversitesi'ndeki görevine son verilen değerli bilim adamı Yrd.Doç.Dr. Bayram Yılmaz'ın, edebiyat dünyamıza kazandırdığı üç eserden söz etmek istiyoruz. Goethe ve İslâmiyet: İslâm dini ve Hz.Peygamber'e olan hayranlığı ile tanınan Alman şairi Goethe, Hristiyan-Batı dünyasında İslâm dinini aslı gibi göstermeyen eserlerin aksine, kendi eserlerinde bu yüce dini diğer bütün dinlerin üstünde tutmuştur. Yılmaz, "Goethe ve İslâmiyet" isimli eserinde bu önemli konuyu ele almaktadır. Kitap, Timaş Yayınları arasında çıktı. Goethe'nin Doğu-Batı Divanı'nda Cennet Bahsi: Bayram Yılmaz, bu kitabında, Goethe'nin şaheser haline gelmiş olan Doğu-Batı Divanı üzerinde duruyor. Goethe, büyük bir hayranlık duyduğu İslâm dünyasını bizzat gezip, gözlem yapma imkânı bulamamış olmasına rağmen, doğru tesbitleriyle bugün bile okuyanlarını kendisine hayran bırakmaktadır. Bu kitap da, Timaş Yayınları imzasını taşıyor. Doğu-Batı Divânı: Goethe'nin dünyaca bilinen Doğu-Batı Divânı, bir şaheser olmasının yanısıra, adeta iki dünyanın kavşağı olma özelliğini de taşıyor. Züleyhâ'nın, Hâtem'in, Hâfız'ın sesleri arasında başlayıp biten divân, yaklaşık iki yüzyıl sonra aslından birebir yapılan tercümeyle Türk okuyucusunu selâmladı. Bu kitabın nâşiri ise İyiadam Yayınları... YORDAM Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir; fakat önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz! * Fârâbî EZBERÖrnek Çiftler Dinle ve öğren Aşkın altı çiftini Kelimelerle tasvîri aşk ateşini körükler: Rüstem ile Ruyinten. Bilmeden birbirine yakınlaşan: Yusuf ile Züleyhâ. Karşılığı olmaz her aşkın: Ferhat ile Şirin. Sadece birbirleri için yaşayan: Leylâ ile Mecnun. Ömrün sonbaharında aşkı tanıyan: Cemil ile Botaynah. Aşkda tatlı heves: Süleyman ile Belkıs. Sen bunları iyi belle Aşkında cana can kat! * Goethe ALKIŞKültürün son günleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı'nı bir kere daha alkışlamak istiyorum. Ülkenin içinde bulunduğu bunca sıkıntıya rağmen, toplumsal kaos ve karmaşayı kültürün yumuşak ellerinde çözmeyi deneyen başkanlık, gören gözler, duyan kulaklar, bilen yürekler için çok önemli etkinliklere imza atıyor. Bunu yaparken, diğer şehirlerimize de örnek olması gerektiğini bilerek... Ama diğer şehirlerimiz, belediyeciliği hâlâ -maalesef- yol yapmak, kanalizasyon dizmek, çocuk parkı düzenlemek gibi olması gerekenler düzleminde değerlendirdikleri için kültürün, sanatın değerini kavrayamamış durumdalar. Trabzon, Konya, Antalya illerimizi bir kenarda tutarak söylüyorum bunu... Mayıs ayının henüz başlarındayız... Kültür İşleri Daire Başkanlığı'na bağlı olarak hizmet veren mekanların her biri, sezonun son programlarını meraklılarıyla buluşturuyor. Kaçıranlar için Ömer Kavur filmleri toplu gösterimi Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi ile Atatürk Kitaplığı'nda sinemaseverleri bekliyor. Şehir Tiyatroları'nın 12-20 Mayıs'taki "Gençlik Günleri", 19-24 Mayıs'taki "CRR Gençlik Festivali", 25 Mayıs'taki "Fethin 548. Yıldönümü Etkinlikleri", 19 Mayıs'taki "Bekir Sıtkı Sezgin'i Anma Gecesi", Ziya Osman Saba ve Necip Fazıl Kısakürek hakkında düzenlenecek programlar bu ayın ajandaya kaydedilmesi gereken ana başlıkları olarak dikkat çekiyor. Dileyenler, daha geniş bilgiyi 0 212 317 77 00 numaralı telefondan alabilirler.