Bilgi azaptır!' diyerek bizi irkilten Francis Bacon, "Kurnaz insanlar okumayı küçümser, basit insanlar ona hayran olur; akıllı insanlar ondan yararlanır" sözünün de sahibidir. Bacon'a kadar gitmeye gerek var mı? "Oku!" emriyle, bizi bilmeye yönlendiren gücün farkında değilsek eğer, ne Bacon yol gösterebilir bize artık; ne "Her toplum bir kitaba dayanır; senin kitabın hangisi?" diye soran Cemil Meriç, ne de "Allahım! Bana çiçek dolu bir bahçe ile, kitap dolu bir saray nasip et" diyen Çiçero... Okumuyoruz... Artık sıradan günlük hayıflanmalarımız arasında yer alan bu fiil, karşısına koyacağımız hiçbir şey olmadığı için böylesine anlamsız ve sevimsiz geliyor. "Okumuyoruz, çünkü..." diye başladığımız bütün cümlelerin ardında onlarca yüzdelik, binlerce rakam ve istatistik sıralayıp duruyoruz her seferinde ama hiç birimiz, her ay şu veya bu dergiye abone olmak, o veya bu yazarın bütün kitaplarını okumak zahmetine katlanmıyoruz... Evet, okumuyoruz... Okumamız gekeren kitapları bile elimizin tersiyle raflardaki yerlerine tıkıştırmışız, gecelerimizin en verimli saatlerinde gözlerimizi televizyon ekranlarına teslim etmişiz (bu da klasik bir söylem, değil mi?), dost meclislerimizde kitap sohbetlerinden başka her şeyi konuşur hale gelmişiz, çocuklarımıza yılbaşlarında, doğum günlerinde veya ödül olarak incik-boncuk hediye etmeye başlamışız, "kitaba ne gerek var, artık her şey internet ortamında" diyerek işin kolayını bulmuşuz; hayıflanıyoruz: "Okumuyoruz!" Geçenlerde, dikkatimi çeken bir istatistik yayınlandı. Türkiye'nin okuyucu profilini yaklaşık olarak ortaya çıkarmak adına hazırlanan grafikteki veriler, bu konudaki ümitsizliğimin altını bir kere daha kırmızı kalemle çizmeme sebep oldu. Bünyesinde 35 bin çeşit kitap barındıran İdefixe adlı internet sitesinden en çok kitap satın alan il yüzde 4.73 (sadece 4.73!) ile İstanbul olurken, en az kitap isteğinde bulunan il yüzde 0.03 ile Gümüşhane olmuş. 300 bin nüfuslu Strasbourg'da 40'a yakın müze ve onlarca kütüphanenin bulunduğunu daha önce yazmıştım. Hatta, o yazımda, haftasonları kitapçıların önündeki kuyruklardan da söz etmiştim. Okumamayı bir "maharet" haline getirmeye başladığımız bugünlerde yukarıdaki küçük bilgi herhalde yüzümüzün kızarmasına yetmeli. Ben, "okumuyoruz" dedikçe siz, "ama ben okuyorum" demeye başlamalısınız, biraz da kızarak... Hem de hemen... Şimdi...