Bu da geçer...

A -
A +

Derviş, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye varır. Orada bulunanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatacak yer verecek birileri olup olmadığını sorar. Köylüler, Derviş'e, kendilerinin de fakir; evlerinin de ancak kendilerine yetecek kadar olduğunu söylerler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif ederler. Derviş, yola koyulur, yolda birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir'in, o yörenin en zengin kişilerinden biri olduğunu öğrenir. Bölgedeki ikinci zengin ise, Haddad isimli bir başka çiftlik sahibidir. Derviş, Şakir'in çiftliğine ulaşır. Çok iyi karşılanır. İyi misafir edilir, yer, içer ve dinlenir. Şakir ve ailesi hem misafirperver, hem de gönülleri zengin insanlardır. Sonra tekrar yola çıkma zamanı gelir ve Derviş, Şakir'e ve ailesine teşekkür ederken, "Böyle zengin bir insan olduğun için hep şükretmelisin" der. Şakir'den şu cevabı alır: "Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen gördüklerimiz, gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer..." *** Derviş, Şakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra, adamın söylediğini uzun uzun düşünür. Aradan birkaç yıl geçer ve Derviş'in yolu yine aynı köye düşer. Şakir'e uğrayıp, ziyaret etmek ister. Yolda karşılaştığı köylüler; "Şakir iyice fakirledi, şimdi Haddad'ın yanında çalışıyor" derler. Derviş, hemen Haddad'ın çiftliğine gider. Şakir'i bulur. Yaşlanmıştır. Üzerinde eski- püskü giysiler vardır. Bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmış, toprakları da işlenemez hale geldiği için, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad'ın yanında çalışmaya başlamıştır. Şakir ve ailesi, Haddad'ın hizmetçiliğini yapmaktadırlar. Şakir, Derviş'i, son derece mütevazı şartlarda düzenlenmiş evinde misafir eder. Kıt- kanaat oluşturduğu yemeğini onunla bölüşür. Derviş, vedalaşırken, Şakir'e olup bitenlerden ne kadar çok üzgün olduğunu söyler fakat Şakir'den şu cevabı alır: "Üzülme ve sakın unutma, bu da geçer..." *** Derviş, gezmeye devam eder ve aradan uzun yıllar geçtikten sonra, yolu yine aynı bölgeye düşer. Öğrendiklerinden şaşkına döner. Bir süre önce ölen Haddad, hiç kimsesi olmadığından, bütün varını-yoğunu, en sadık hizmetkârı ve dostu Şakir'e bırakmıştır. Şakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır. Kocaman arazileri ve binlerce sığırı ile yine o yörenin en zengin insanı olmuştur. Derviş, eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar çok sevindiğini dile getirdiğinde yine aynı cevabı alır: "Bu da geçer..." *** Birkaç yıl sonra Derviş yine Şakir'i arar. Ona bir tepe gösterirler. Tepede Şakir'in mezarı vardır ve eski dostunun mezar taşında şöyle yazmaktadır: "Bu da geçer..." Derviş, üzgündür. "Allah Allah, ölümün nesi geçecek?" diye düşünür ve gider. Ertesi yıl, Derviş, Şakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner ama ortalıkta mezar filan kalmamıştır. Büyük bir sel gelmiş, bütün tepeyi silip süpürmüş ve Şakir'in mezarından geriye hiçbir eser bırakmamıştır... O yıllarda, ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Bu öyle bir yüzük olacaktır ki, sultan mutsuz olduğunda umudunu tazeleyecek, mutlu olduğunda da, mutluluğun rehavetine kendini kaptırmasını, tembelliğe düşmesini önleyecektir. Hiç kimse, sultanı tatmin edecek yüzüğü yapmayı başaramaz. Sultanın adamları bir gün bilge Derviş'i bulurlar, yardım isterler. Derviş, sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazar ve içine de bir yüzük koyar. Sultan, önceleri hiçbir anlam veremez; çünkü, son derece sade bir yüzüktür bu... Sonra üzerindeki yazıya takılır gözü. Biraz düşünür ve yüzü aydınlanır. Büyük bir mutluluk ışığı parlar gözlerinde. Sonunda istediği yüzüğü bulmuştur. Yüzüğün üzerinde şu yazılıdır: "Bu da geçer..." *** Evet dostlar, sahip olduklarımıza bir kere bakalım. Bize bahşedilenlere, bizimmiş gibi duranlara... Ve sakın o önemli gerçeği unutmayalım: Bu da geçer...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.