Dünyadaki insanların en mutlusu en az bencil olanıdır" der Frederick Mayer ve devam eder: "Korkunç bir hastalığı yok etmeye çalışan bilim adamı, bilgisizlikle savaşan öğretmen, kendisini barışa çağıran devlet adamı, hak ve adalet için savaşım veren hukukçu, çocuklarına ahlâk değerlerini öğreten anne baba... Yalnızca büyük bir dava uğruna kendi dar çerçevesinin dışında yaşayan bir kişi, derin bir mutluluğa kavuşur." Önceki gece, Prof.Dr. Nevzat Atlığ'ın 60. sanat yılı dolayısıyla Ergun Balcı'nın kaleme aldığı "Nevzat Atlığ" kitabının tanıtımı için Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nu dolduran yüzlerce insanın yüzünde Mayer'in bu sözünü yeniden okudum. Her konserinde devleşen, o gece hocası için sahnede yer alan klasik Türk musıkîmizin zirve yorumcularından İnci Çayırlı ve Münip Utandı'nın gözünde ise, "en az bencil" bir hocanın yetiştirdiği onlarca talebenin minnet ve mutluluğunu... Henüz yirmili yaşlarında genç bir adamken, ülkenin içinde bulunduğu ürkek, sindirilmiş, korkak atmosferinde milletinin öz kültüründen olan musıkîyi ihya etmek, geleceğe değerli bir miras olarak bırakmak ve çağdaş anlayışların reddedemeyeceği bir sanat dalına dönüştürmek için tam 60 yıldır didinen Prof. Atlığ'ın "derin mutluluğu", yabancılaşma rayında hızla yürüyen -hatta koşan- ülkemiz için birçok anlamı aynı anda ifade ediyordu. Kubbealtı Kültür ve Sanat Vakfı'nın, kurulduğu günden bu yana gerçekleştirdiği önemli faaliyetler arasında yer alan kitap neşriyatının taçlarından biri olan "Nevzat Atlığ" kitabının tanıtımı vesilesiyle düzenlenen toplantı, işte böyle bir buluşmanın zeminini oluşturdu. Siyasetçisinden bilim adamına, sanatçısından vatandaşına ve hatta edebiyatçısına; klasik Türk musıkîsine gönül vermiş, hafızasının bir kenarında Nevzat Atlığ izi kalmış herkesin kucaklaştığı program, bence, bir şeyi daha isbat eder/ pekiştirir nitelikte idi: Bu ülke insanı, öz değerlerine yeni değer katmış ve yolunu aydınlatan ışığın ferini artırmış burç isimlere vefâda cimri davranmıyor... Bilimin, insanlığın, sevginin, davanın en güzel örneklerinden biridir, Prof.Dr. Nevzat Atlığ... Çünkü; ancak, davasının adamlarına yakışır böyle bir kucaklaşma atmosferinin baş aktörü olmak... 'Bir'den 'beş'e; 'beş'ten 'on'a; 'yüz' ve 'bin'e tekabül eden bir sevgi halesi nasıl inşa edilebilir ki böylesi kısacık ömürlerle!.. Babasıyla geçtiği 4 yıllık meşki saymadan, sanata başlangıcını 1940 olarak belirten Prof.Dr. Nevzat Atlığ'a, yani ülke kültürünün sacayaklarından biri olan klasik Türk musıkîsini ihya eden bu değerli hocamıza sağlıklı ve nice başarılı uzun yıllar diliyor, bilmeyenler için Atlığ'ın kısacık da olsa biyografisini hatırlatmak istiyorum: 1925, Balıkesir doğumlu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Röntgen teşhis ihtisası yaptı. İstanbul Radyosu'nda Türk Musıkîsi Şefi, İstanbul Konservatuarı İcra Heyeti Şefi, Radyo Küçük Koro Şefi oldu. Mesud Cemil'in ayrılmasından sonra İstanbul Radyosu'nun klasik korosunu yönetti ve radyo müdürlüğüne getirildi. İstanbul Konservatuarı'nda ve radyoda solfej ile repertuar dersleri okutan Atlığ, uzun yıllar, kurucusu olduğu Kültür Bakanlığı Klasik Türk Müziği Korosu'nun şefliğinde bulundu. Emekli olduktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuarı'nda öğretim üyeliği yaptı. (Not: Nevzat Atlığ Kitabı hakkında geniş bilgi 0 212 516 23 56 numaralı telefondan alınabilir.)