Doğru ve iyiden yüz çevirenler...

A -
A +

Russel Gough, "Karakteriniz Kaderinizdir" isimli kitabında, "Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır" der. Nicedir unuttuğumuz -elhak- işimize geldiğinde sarıldığımız "karakter" kavramı, demek ki ne ile bağlantılı imiş: "Doğru" ve "iyi" olanla... Peki, bu "doğru" ve "iyi" olan şey nedir; nerede satılır? Cevap?.. Yok!.. *** Başdöndürücü bir düzlemde, fırdöndü politikacılar, gazete köşelerinde pinekleyen yazar müsveddeleri, dergi sayfalarında medeniyet teorisi kuran sefil kalemşorlar, televizyon ekranlarından yayılan uğultulu ve anlamsız görüntüler mi "doğru" ve "iyi" olan? Edebiyatı, sanatı ve insan içini ihya edebilecek/ etmesi gereken bütün kavramları "boş şeyler" olarak gören makam ve yetki sahiplerinin yanında, beş kuruşluk değer ifade etmemek çok acı... Ve kendi fildişi kulelerinden bakarak, yerdeki bizleri karınca mesabesinde görenlerle bir ideali yarına taşımak, yüceltmeye çalışmak, ona değer yüklemek... *** Şimdi böyle bir yapılanma içinde, ülkemizde kıt imkanlarla çıkan ve varolma mücadelesi veren edebiyat dergilerinin tamamına yakınının kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemiş olsam, sizin için evet, sadece sizin için, bir anlam ifade eder mi? Aslında etmeli... Bugün, popülizm çukuru içinde afyonlanmış gibi debelenip duranları saymazsak, dünden bugüne miras kalan ve artık klasikleşmiş yazar, şair ve sanatkârların hemen hepsi bir edebiyat/ sanat dergisi kültürünün mirası olarak yaşıyorlar. (Ne gam!..) Onların zamanında, şimdilerde kimsenin cesaret edemeyeceği fedakârlıklarla yayımlanan dergiler ve bu dergilerin sahipleri toplumun en ön sırasında, yani halk protokolünde en önde yer alıyorlardı. Sayıları çok az olmasına rağmen "hür tefekkürün kalesi" dergiler, kültür, sanat ve eğitim hayatının mecraına etki edebilecek kudret ve kuvvette idi. (Önemi var mı?) Belki ben, Selim İleri'nin dediği gibi "gelecekten korktuğum için geçmişe sığınıyorum" ancak, bir medeniyet projesinin içinden dergileri, yazarları, şairleri ve sanatkârları çıkarırsanız, kurmaya çalıştığınız şeyin bir medeniyet olmadığını da kabul etmelisiniz. Çünkü, ayak uydurmaya çalıştığınız ve ardından nefes nefese koşturduğunuz "öteki" medeniyetlerin hemen hepsi kültür, sanat, edebiyat sacayağı üzerinde varolduklarını çok, ama çok iyi biliyorlar. *** 6 Haziran 2004'te TBMM'de kabul edilen ve 26 Haziran'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Basın Yasası"yla, basın ve yayın işlerinin takibi istisnasız olarak emniyet müdürlüklerinden alınıp cumhuriyet savcılıklarına verildi. Bu yasa, süreli yayın sahibi ve sorumlu müdürlerinin, bir ay içinde yayın türü ve yönetim yerini cumhuriyet başsavcılığına bildirme yükümlülüğü getirdi fakat böyle bir değişiklikten haberi olmayan dergiler büyük para cezaları ile karşı karşıya kaldı. Zaten, ayakta durabilmek için pansuman tedbirlerle nefes almaya çalışan dergilerin birçoğu bu yasayla birlikte sayfalarına kilit vurmak zorunda bırakıldı. Bu noktada oturup yeniden düşünmek gerekiyor: Ülkenin bütün problemleri halledildi, sıra dergilere mi geldi? Veyahut, bugüne kadar bu dergiler yayımlandı da ne oldu? *** Dillerinde son soruya cevap arayanların kindar ve müstehzi bakışlarını görür gibi oluyorum. Ama edebiyattan, kültürden, sanattan korkmayın beyler!.. Bugünkü zihinsel varlığınızı onlara borçlu olduğunuzu unutmayın... Korkmadığınızı isbat etmek için bu yasayı bir kere daha gözden geçirin ve bir çöle doğru giden memleketimi küçücük vahalara dönüştüren bu dergilere kıymayın... Çünkü "öykündüğünüz" ötekiler böyle yapmıyorlar... Onlar gençlerinin yönünü kitaptan ve dergiden çevirmiyorlar aksine ahlaklarını bu iki hazineden beslemeleri için teşvik ediyorlar... Ve unutmayın, "Bir insanı ahlâken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir belâ kazandırmaktır..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.